Sizin ailenizde de mutlaka ömrünü başkalarının istekleri ve kararlarıyla köle gibi törpülemiş ve aslında ona sunulanları yaşamak istemediği halde yaşamak zorunda bırakılmış bir kadın vardır. Bu belki de sizsiniz! Nereye kadar susulur ve başkaldırılmaz? Sabrın limiti nerededir? Kabullenişin, tevekkülün dayandığı duvar ne kadar yüksektir?
Bedriye, sizin hayatınızdaki kırılgan kadın, asırlardır tekrar tekrar yaşanan rutin hataların özeti bir gerçek yaşamdır. Kırk yaşında itibarlı bir adamın, on üç yaşındaki ikinci karısı olmak bir çocuğu nerelere götürebilir? Hele hele kuması annesi yaşındaysa! Yüz yıl öncesinin hayat ve beden tecavüzleri sizi ne kadar örseleyebilir bilmiyorsanız, kitap bittikten sonra öğreneceksiniz. Bedriye yüzyıllardır yaşıyor. Belki siz değiştireceksiniz...
Konak yeni bir güne hazırlanıyordu... Güneşle beraber merdivenlerde ve bahçede başlayan ayak sesleri, kilerin kapısının gıcırdayan menteşesi, sobanın sürgüsünün küller boşaltılırken çıkardığı gürültü, bahçeden gelen serçe ve tulumba sesleriyle harmanlandı...
Kış o yıl çabuk geldi. Yokluktan mı bilinmez, sanki daha gaddardı soğuk bu kez. Kar, toprak üzerinden hiç eksik olmadı. Tulumbadan altında ateş yakılmadan su çekilemedi hiç. Ağaçlar, sebzeler, hayvanlar dondu...
Güz yaklaşırken ne mayhoş bir koku kaplardı evi! Kaynayan dut ve üzüm suları ekşi ve ağdalı seslerini radyonun sesine katar, bahçeden bir bülbül onlara katılırdı, annenin "Kümesin kapısını açık bırakmayın!" uyarısı tedirginlik üflemezdi çocuk ruhlarına. Tatlı kokan her şey konaktakilerin kaslarını gevşetirdi. Sözler daha sevecen, hareketler daha ağır, uykular daha huzurlu olurdu. Merdivenleri çıkan kimse illa ki bir şarkı mırıldanırdı, ömrünün bir kaç dakikasını üst kata çıkmak için harcarken. Devirdikleri bir küp için dayak yemezdi çocuklar. Ya da sevdikleri bir yiyecek için fazla ısrarcı olduklarında azarlanmazlardı.
Pestil, şarap, dutkurusu bu yüzden hayatları boyunca mutluluk anları yaratmak istediklerinde hep masalarında oldu.
Dışarıda gün batarken küçülen aydınlık, eskimiş tahta kokulu konağın odalarından elini ayağını yavaşça çekerken, içerideki loşluk dev gölgelerle duvarlara çöküyordu.
Sizin ailenizde de mutlaka ömrünü başkalarının istekleri ve kararlarıyla köle gibi törpülemiş ve aslında ona sunulanları yaşamak istemediği halde yaşamak zorunda bırakılmış bir kadın vardır. Bu belki de sizsiniz! Nereye kadar susulur ve başkaldırılmaz? Sabrın limiti nerededir? Kabullenişin, tevekkülün dayandığı duvar ne kadar yüksektir?
Bedriye, sizin hayatınızdaki kırılgan kadın, asırlardır tekrar tekrar yaşanan rutin hataların özeti bir gerçek yaşamdır. Kırk yaşında itibarlı bir adamın, on üç yaşındaki ikinci karısı olmak bir çocuğu nerelere götürebilir? Hele hele kuması annesi yaşındaysa! Yüz yıl öncesinin hayat ve beden tecavüzleri sizi ne kadar örseleyebilir bilmiyorsanız, kitap bittikten sonra öğreneceksiniz. Bedriye yüzyıllardır yaşıyor. Belki siz değiştireceksiniz...