Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ben Bir Gürgen Dalıyım

Hasan Ali Toptaş

En Eski Ben Bir Gürgen Dalıyım Gönderileri

En Eski Ben Bir Gürgen Dalıyım kitaplarını, en eski Ben Bir Gürgen Dalıyım sözleri ve alıntılarını, en eski Ben Bir Gürgen Dalıyım yazarlarını, en eski Ben Bir Gürgen Dalıyım yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kapı olmak hiç de sevimli değil,” diyordu içimizdeki çamların en yaşlısı, “Bir kere, kapı olunca kilit takarlar bize. İnsanoğlunun böyle acayip huyları vardır. Evet, gözümümüzün yaşına bile bakmadan kilit takarlar. Kilit ne demektir bilir misiniz?” “Ne demektir?” “Ben size söyleyeyim, kilit, insanın utancı demektir her şeyden önce… İnsanoğlunun
"Onun dediğine göre, rüzgâr denen şey yalnızca rüzgâr değildi… Okumasını bilmek gerekirdi onu. Bunu bilenler, rüzgârın içinde hayata dair hemen hemen her şeyi bulabilirdi. Çünkü binlerce bitkinin kokusu vardı rüzgârda, binlerce bitkinin şekli, rengi ve fısıltısı vardı. İnsan sesleri vardı sonra çeşit çeşit, hayvan sesleri, tepelerin yüksekliği, denizlerin genişliği, nehirlerin uzunluğu vardı. Rüzgârı okumasını bilenler, canları isterse, hiç görmedikleri bir denizin tuzunu bile tadabilirlerdi sözgelimi. Ya da, yıllar önce ölen bir ihtiyarın, gençliğinde attığı gevrek kahkahaları bile duyabilirlerdi. Bu nedenle, sürekli rüzgârı dinliyordum ben."
Reklam
160 syf.
·
Puan vermedi
"..ben de, neden olmasın belki uçarım diye, hemen kanat çırpmaya başladım.. daha doğrusu ne kadar yaprağım varsa hızla açıp kapadım.. böyle yapınca ilkin yemyeşil bir hışırtıya boğuldum tabi.. Öyle ki ellerinde baltalarla üzerime yürüyen adamlar bile bu hışırtıyı duyunca bir an duraksadılar. ve ben onların şaşkın bakışları altında tıpkı bir kuş gibi yerden havalandım ve boşlukta tıpkı bir kuş gibi uçmaya basladım.." sonra mı? sana vardım. #HasanımAli
Ben Bir Gürgen Dalıyım
Ben Bir Gürgen DalıyımHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 20196,7bin okunma
Çünkü, insanların büyük bir bölümü, birçok güzelliği göremezdi.Büyük bölümü, birçok güzelliğe dokunamazdı.Onlar, birer uyurgezer gibi, geçip giderlerdi güzelliklerin yanından. Ya da, kafalarına taktıkları başka bir güzelliğin peşinden koşarken, onun uğruna, birçok güzelliği de ayaklarının altına alıp hiç farkına varmadan acımasızca ezerlerdi.
Sayfa 27
Çünkü, yüzyıllardır çözülemeyen acayip bir bilmeceydi insan. Derinlerden daha derin bir sırdı ya da ucu bucağı olmayan, içi pisliklerle, içi eşsiz güzelliklerle dolu, alabildiğince karanlık ve karmakarışık bir evrendi. Öyle ki, onca kafa patlatmasına rağmen, binlerce yıldan bu yana kendisi bile çözemiyordu kendini...
Zaten, bir zamanlar bana ak sakallı meşenin anlattığına göre, adına savaş denen şey, yeryüzünün herhangi bir noktasında başlayıp herhangi bir noktasında bitmezdi. Her şey gibi, o da insanda başlayıp insanda biterdi. Bu yüzden, cepheler falanca dağda ya da falanca ovada değildi. Cepheler, bütün acımasızlıklarıyla insanoğlunun içindeydi. Toprağı titrete titrete yürüyen tanklar, art arda gümbürdeyen toplar ve durup dinlemeden kurşun kusan tüfekler insanoğlunun içindeydi. Hatta, henüz icat edilmemiş silahlar da insanoğlunun içindeydi. Yani, insan bir savaş alanıydı. Ceket, gömlek, pantolon ya da etek giymiş, kravat takmış, tıraş olmuş, kokular sürmüş bir savaş alanı. Gülümseyen bir savaş alanı. Öpen hatta, okşayan, konuşan, susan, çiçekler alıp çiçekler veren bir savaş alanı... Peki, bir barış bahçesi olamaz mıydı aynı insan? Şöyle, güllerin kuş cıvıltılarına, kuş cıvıltılarının güllere karıştığı, mutlu yüzlerle dolu rengarenk bir barış bahçesi?
Sayfa 8586Kitabı okudu
Reklam
''Rüzgar denen şey sadece rüzgar değildi.. Okumasını bilmek gerekirdi onu. Bunu bilenler, rüzgarın içinde hayata dair hemen hemen her şeyi bulabilirlerdi. Çünkü binlerce bitkinin kokusu vardı rüzgarda, binlerce bitkinin şekli, rengi ve fısıltısı vardı. İnsan sesleri vardı sonra çeşit çeşit, hayvan sesleri, tepelerin yüksekliği, denizlerin genişliği, nehirlerin uzunluğu vardı. Rüzgarı okumasını bilenler, canları isterse, hiç görmedikleri bir denizin tuzunu bile tadabilirlerdi söz gelimi. Ya da yıllar önce ölen bir ihtiyarın, gençliğinde attığı gevrek kahkahaları bile duyabilirlerdi.''
Onun dediğine göre, rüzgâr denen şey yalnızca rüzgâr değildi… Okumasını bilmek gerekirdi onu. Bunu bilenler, rüzgârın içinde hayata dair hemen hemen her şeyi bulabilirdi. Çünkü binlerce bitkinin kokusu vardı rüzgârda, binlerce bitkinin şekli, rengi ve fısıltısı vardı. İnsan sesleri vardı sonra çeşit çeşit, hayvan sesleri, tepelerin yüksekliği, denizlerin genişliği, nehirlerin uzunluğu vardı. Rüzgârı okumasını bilenler, canları isterse, hiç görmedikleri bir denizin tuzunu bile tadabilirlerdi sözgelimi. Ya da, yıllar önce ölen bir ihtiyarın, gençliğinde attığı gevrek kahkahaları bile duyabilirlerdi. Bu nedenle, sürekli rüzgârı dinliyordum ben.
Çünkü insanların büyük bölümü, birçok güzelliği göremezdi. Büyük bölümü birçok güzelliğe dokunamazdı. Onlar,birer uyurgezer gibi, geçip giderlerdi güzelliklerin yanından. Ya da, kafalarìna taktıkları başka bir güzelliğin peşinden koşarken ,onun uğruna, birçok güzelliği de ayaklarının altına alıp hiç farkına varmadan acımasızca ezerlerdi.
Çünkü, yüzyıllardır çözülemeyen acayip bir bilmeceydi insan. Derinlerden daha derin bir sırdı ya da, ucu bucağı olmayan, içi pisliklerle, içi eşsiz güzelliklerle dolu, alabildiğine karanlık ve karmakarışık bir evrendi.
Reklam
Çünkü, insanların büyük bir bölümü, birçok güzelliği göremezdi. Büyük bölümü, birçok güzelliğe dokunamazdı. Onlar, birer uyurgezer gibi, geçip giderlerdi güzelliklerin yanından. Ya da, kafalarına taktıkları başka bir güzelliğin peşinden koşarken, onun uğruna, birçok güzelliği de ayaklarının altına alıp hiç farkına varmadan acımasızca ezerlerdi.
Sağırdı çünkü o; kokularıma da, yeşillerime de, duruşuma da sağırdı. Sözün özü, insanoğlu benim soyumun dilini çözememişti henüz; kokuca konuşsam da anlamazdı, renkçe konuşsam da...
160 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Bu bir masal...Bir varmış bir yokmuşu olmasa da ,insanların yaşadıklarını ,yaptıklarını ,acılarını acıttıklarını gürgen ağacının dilinden anlatan, büyükler için bir masal...Sayfaları akıp giden kısacık;"hayır bitmiş olamaz,böyle bitmiş olamaz ,"isyanıyla okuyacağınız bir masal... İçinde umudun ,umutsuzuğun ,hayallerin hayal kırıklıklarının ,bekleyişlerin...günlerce aylarca bekleyişlerin olduğu bir masal... Okuduğum ilk Hasan Ali TOPTAŞ kitabı.Yazarın gerçek hayatı,duyguları,yaşantıları bir gürgen ağacı vasıtasıyla anlatmasına hayran oldum...Ah o sonlar yok mu,beni en çok son sayfalar etkiledi,son dört sayfa da ağzım açık kaldı diyebilirim... Her satırını severek okudum...Mutlaka okuyun...
Ben Bir Gürgen Dalıyım
Ben Bir Gürgen DalıyımHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 20196,7bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.