Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

8 Cilt Takım

Ben De Yazdım - Milli Mücadeleye Gidiş

Celal Bayar

Ben De Yazdım - Milli Mücadeleye Gidiş Sözleri ve Alıntıları

Ben De Yazdım - Milli Mücadeleye Gidiş sözleri ve alıntılarını, Ben De Yazdım - Milli Mücadeleye Gidiş kitap alıntılarını, Ben De Yazdım - Milli Mücadeleye Gidiş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Suçlu kim olursa olsun adalet tatbik edilmelidir."
Sayfa 12
"Hoşa gitmeyen şeyler hayırlı olabilir."
Sayfa 7
Reklam
"İnsanlar maruz kaldıkları tehlike önünde dahi merasimin esiri oluyorlar. Dekor güzel, hepsi iyi, fakat memleket ne olacaktı? Bu unutulmuş gibiydi."
Sayfa 9
Vahdettin'in yemini.
"İslam şeriatı ve Anayasa hükümlerine uyacağıma, vatan ve milletime sadık kalacağıma Allah adına yemin ederim."
Sayfa 9
Emir Zeyd:Türkleri teslim olmaya davet edeceğiz. Reddederlerse hepsini imha edeceğiz. Teslim olurlarsa harbin sonuna kadar hapsedeceğiz. Hicaz demiryolunu Meydan-ı Salih'e kadar tahrip edeceğiz.
Sayfa 18
"Dinin politikaya karıştırıldığı bir devre rastlayan 1914-1918 Cihan Harbi'nin başlangıcında şeyhülislamın fetvaları ile" Halife-i Müslimin" tarafından ilan edilen Cihad-ı Mukaddese rağmen hemen her milletten birçok Müslümanların, düşman bayrağı altında vatanımızda, biz Müslüman Türklere hücum ederek kurşun attıkları görülmüştür. "
Sayfa 13
Reklam
"Gazeteler, İstanbul Hükümeti'nin zoru ile olacak, padişahın fermanını, meşihatın fetvasını büyük harflerle ilan ediyorlardı. Ferman ve fetvada" Kuvayi Milliyecileri öldürmek vaciptir" denilerek güya şeriat namına vatandaşlar birbirini öldürmeye sürükleniyordu. "
Sayfa 1
"İngiltere, Mekke Şerifi Hüseyin'e bir düzine silah hediye etti. Bunların ne maksatla kullanılacaklarını sordum.Bütün silahlanmaya çalışanlar gibi, Emir Abdullah da" Müdafaa" dedi. Biraz daha sıkıştırdım. Müdafaanın, Türklerin taarruzuna karşı yapılacağını söyledi.
Sayfa 13
“İnsan Türk olur da, nasıl Kemal Paşa’dan yana olmaz?”
Milli irade yolunu açan cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün bir sözünü de buraya alacağım ve "Atatürk'ün yolundayız" diyenlere ithaf edeceğim. “Hakimiyeti, milletin uhdesinde tutmak demek, bir zerresini, sınıfı, ismi ne olursa olsun hiçbir makama verdirmemek demektir.”
Sayfa 171 - 8. Cilt
I. Dünya Harbi’nin başlamasıyla koşullar değişmiş, savaşın başlamasından iki ay sonra Eylül 1914’de İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener’ın talimatıyla Kahire’deki İngiliz yetkililer ile Şerif Hüseyin arasındaki temaslar başlamıştır. Ali Efendi isimli bir ulak, 1914 Ekim ayında Kahire’den Mekke’ye gelerek İngiliz Doğu İşleri Sekteri Ronald Storrs tarafından yazılan bir mektubu Şerif Hüseyin’e vermiştir. Storrs mektubunda Osmanlı Devleti’nin İngiltere ile savaşa girmesi durumunda Şerif Hüseyin’in ne yönde bir politika izleyeceğini sormuştur. Şerif ulağa verdiği cevapta şunları söylemiştir; “Bizim Osmanlı İmparatorluğu'na karşı taahhüt ve vecibelerimiz varsa, onların da bize karşı taahhütleri vardır. Onlar bizim hukukumuza tecavüz ettiler. Bunun mesuliyeti, Huzur-ı İlahi'de kendilerine düşer. Biz de onların hukukuna riayet etmez isek, bundan yine kendileri mesuldür…”
Reklam
Olaylar dilediğim gibi cereyan etti. Ertesi gün, sabahleyin benim kuvvetlerimin geri çekildiğini zanneden Arap ve İngilizler sevinçle taarruza başladılar. Ve tarafı­mızdan alınmış olan tertibat ile mağlup olup bozguna uğradılar.
Sayfa 4 - 1. CiltKitabı okudu
Suriye'den, Bulgaristan'dan gelen bu haberler üzerine İstanbul'da, umumi etkarın idaresi başlı başına önemli bir mesele halini almıştı.
Sayfa 5 - 1. CiltKitabı okudu
Sultan Mehmed Han-ı Sadis Hazretleri' büyük alay ve törenle Meclis'e geldi. Hünkar Locası'ndaki yerin aldı. Yanında Veliaht Mecid Efendi ve şehzadelerden Selim Efendi bulunuyordu. Hepsi de sırmalı büyük üniformalarını giymişler, irili ufaklı birçok nişanlarla süslenmişlerdi. Toplantı salonunu dolduran milletvekillerinin sade halleri önünde, haşmetli görünen bu insanlar, bana büyük mağazaların mankenlerini hatırlatıyordu. Bunlar milleti tanımadıkları gibi, millet için hayırlı bir bilgileri ve fedakârlıkları da yoktu. Protokol icabı süslenmiş gelmişlerdi...
Refik Koraltan savcı olarak Gelibolu'da bulunuyor, ordunun geri hizmetlerine yardım ediyordu. Tümen Kumandanı Yarbay Mustafa Kemal Bey'e rastladı. Koraltan, genç kumandanın geniş bilgisine güvenerek şu suali sordu: - İtilaf Devletleri aleyhine niçin harbe girdik? Genç subay karşısındakini şimşek gibi çakan parlak gözleriyle süzdükten, sual sahibinin iyi niyetini kavradıktan sonra cevap verdi: - Bırak çocuğum. Artık vazife başlamıştır. Evet, Türkiye için harp bir 'emrivaki' olunca milli vazife başlamıştı. Vatanın imdadına koşmak lazımdı. O da böyle yaptı.
125 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.