Beni Hiç Anlamıyorsun! kitaplarını, Beni Hiç Anlamıyorsun! sözleri ve alıntılarını, Beni Hiç Anlamıyorsun! yazarlarını, Beni Hiç Anlamıyorsun! yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Erkekler hayatı bir yarışma, doğaya ve diğer erkeklere karşı bir mücadele olarak görürken, kadınlar için hayat, topluluklarından kopma tehlikesine karşı bir mücadeledir.
Kadınlarla erkeklerin üslupları hakkında yazılanların çoğuna göre, erkekler rekabete ve çatışmaya, kadınlarsa işbirliğine ve duygusal yakınlığa eğilimlidir. Ancak anlaşmazlığa düşmek, aynı zamanda birbiriyle bağlantılı olmak demektir.
Ama kadınların daha yaklaşılabilir görülmesinin bir başka nedeni de, onların çatışmalardan kaçınmasıdır, yani durum hoşlarına gitmese bile sert tepki göstermeye pek eğilimli değildirler.
Başkalarının duygularına derin ilgi göstermek, sizi her soruna çare bulan bir sosyal görevli gibi gösterirken, karşınızdakini de sizin hastalarınız durumuna indirger.
Garip olan şu; çoğu durumda erkeklerin kadınlara aktarabilecekleri, uzun açıklamalar gerektiren bilgileri varken, kadınların son derece ender olarak erkeklere aktarabilecekleri benzer bir bilgisi oluyor.
Erkeklerin çoğu gerçekten kadınların ne istediğini bilemez. Kadınların çoğu da, ne istediklerini anlamakta erkeklerin neden bu kadar zorlandığını gerçekten bilemez.
Karşılıklı anlayış simetriktir, bu simetri de bir topluluk duygusuna katkıda bulunur. Öğüt vermek ise asimetriktir.Vereni daha bilgili,daha mantıklı,daha denetleyici duruma sokar.
Bir dert anlatmak, bir anlayış ifadesini ("Neler hissettiğini anlıyorum") ya da benzer bir yakınmayı ("Bu tür bir olay başıma geldiğinde ben de aynı şeyi hissetmiştim") davet etmektir.
Bizler her şeyden önce, duyulmak isteriz. Ama yalnızca duyulmak değil, anlaşılmak da isteriz; söylediklerimizin, kastettiklerimizin anlaşılmasını. Kadınlarla erkekler birbirlerinin kullandığı dili daha iyi anladıkça, "Hiç anlamıyorsun!" şikâyetinin sıklığı da azalacaktır.
Niyetinizin yi olduğunu bildiğiniz halde kötü olduğunun söylenmesi ya da bir şeyi kendi yönteminizle yaparken yanlış yaptığınızın söylenmesi kadar kırıcı bir şey yoktur.
Koruyucu olmak kişiyi becerikli, yetenekli, saygıyı hak eden biri olarak çerçeveler. Korunan olmaksa kişiyi yeterliksiz, yeteneksiz, hoşgörülmesi gereken biri olarak çerçeveler.
Omzundaki incecik tüyler apoletler gibi parliyor, ipeği hatırlatıyor bana kahramanının dönüşünü bekleyen Penelope'nin gergeflerde kullandığı dut renkli iplikleri. Biz kadınlar hep erkeklerin bir efsaneden ya da bir Marlboro reklamından çıkıp gelmesini arzu ederiz.
Her şey yeniden başlar o sırtımı okşarken. Kokusunu içime çeker, gevşemeye başlarım. Yine savunmasız küçük bir kız olur, yalnızca gözümü yumup yüzümü onun boynunun kıvrımına gömmek isterim.
İlk seferinde yaşım kaçtı, üç mü? Babam eve döndüğünde oldu. "Lütfen sarıl bana, koru beni, kurt adamlar geliyor, gözleri alev alev. Sarılmazsan kesin ölürüm." Gözlerimi yumdum, yüzümü boynunun kıvrımına gömdüm.
On altı yaşımdayken, olgun ama saf, Sıcak bir yaz akşamında, çardağın altında, İlk sevgilimin dudakları hafifçe dokundu dudaklarıma. "Kahramanım, Jüliet'in burada." Pembe tüller bağladı yüreğimi. Gözlerimi yumdum, yüzümü onun boynunun kıvrımına gömdüm.
Yetişkin bir kadınım, erkeklerin anası. Deneyimler soluyor, anılar ölüyor. Bir an için bile olsa, kurtuluyorum. Kahramanım belki bir saatliğine burada, savaşmaya, tüm düşmanlarımı öldürmeye hazır. Hayaller, efsaneler, doğru olan ne varsa. Gözlerimi yumuyor, yüzümü onun boynunun kıvrımına gömüyorum.