Ah, babalar! Dışarıdan bakıldığında içindeki duygu coşkusu pek görülmeyen, sevmeyi, ağlamayı pek de onlara yakıştıramadığımız babalar.
Onların sevme, sevdiklerini belli etme ve sevinçten yahut üzüntüden ağlama hakları bile yoktur. Bir kere çocuklarla babalar arasında, anne ile olduğu gibi bir dostluk asla kurulamaz çünkü gelenekler bu bağ için görünmez duvarlar örmüştür. Babayı sert, otoriter göstermeyi ve duygularını belli etmenin erkek adama yakışmadığını öğütleyen düşünceler çocukların babaya, babanın çocuklarına sevgi açılmasını engellemiştir. Çocuklar bu diş etkenleri fark etmeden babaya mesafeli davranmıştır.
Babalar sevemez mi? Yüreklerinde dağ gibi sevgi vardır onların. Bastırılmıştır, bir türlü açığa vuramazlar bunu.
Severse içlerinden severler... Oğulları askere giderken, kızları gelin olup yuvadan ayrılırken içlerinden geldiği gibi ağlayamazlar.
İçlerine bastırırlar duygularını, gözyaşlarını içlerine akıtırlar. Çünkü 'erkekler ağlamaz' düşüncesi günü gelince 'babalar ağlamaz'a dönüşür.
Benim Babam kitabında soğuk gibi algılanan babaların yüreklerinde ne sıcak duyguların olduğunu görecek ve her bir okur Benim Babam' diye gururla fısıldayacaktır....