Beyaz Lale kitaplarını, Beyaz Lale sözleri ve alıntılarını, Beyaz Lale yazarlarını, Beyaz Lale yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
" Gerçek kitapta değil, hayatın içindeydi. Kitaba inanan esir olur, aklı tıkanır, kafası taşlaşırdı. Halbuki ancak...Her gün değişen, hiçbir canlının dar çerçevesine sığmayan hayat okumaya layıktı."
Beyaz Lale Ömer Seyfettin'in hikâye türünde kaleme aldığı bir eserdir. Ömer Seyfettin'in benimsediği Türkçülük akımının etkisiyle kaleme alınmıştır. Hikâyede mekan Serez şehrinde geçmektedir. Romandaki ülkü karakterler Lale, Hacı Hasan Efendi ve Türk halkıdır, karşıt olarakta Radko, Dimço ve Balkan komutanları ve askerleridir.
Balkan Harbi bozgunu esnasında, namert Bulgar Subayı Radko'nun namusuna el uzatmaya kalktığı Müslüman Türk kızı Lale'nin iffeti için gösterdiği kahramanlığı konu ediyor. Lale iffeti için camdan atlamasına rağmen ölüsünü dahi rahat bırakmayıp defalarca tecavüze uğramıştır. Kitap sadece Lale üzerinden gitmiyor; kadın, erkek ve çocuk ayrımı yapmadan yapılan zulmü anlatıyor. Radko kitabın bir yerinde Türkleri eleştiriyor, güç Türklerin elindeyken bizi öldürmeliydiler diyor. Kitabın ismindeki "Beyaz" Lale'nin masumluğunu, temizliğini ve bekaretini temsil ediyor.
Herkesin okumasını tavsiye ediyorum. Çok etkileyici bir eserdi. Ömer Seyfettin bu eserden sonra ben de bambaşka bir yer edindi.
Beyaz LaleÖmer Seyfettin · Bilgi Yayinevi · 19981,254 okunma
"Fatma Hanım, dua et de, bizim asker gâvuru bozsun!"
dediler.
Lakin o korktu. Allah'ın işine karışılır mıydı? Çünkü Allah ne yaparsa iyi yapardı. Artık kadınlar sokaklara açık saçık çıkıyorlardı. Camiler cemaatsizlikten çın çın ötüyordu. Küçük çocuklara şapka giydiriliyordu. Yarın ihtimal ki, bu zavallı yavrucakları sünnet de ettirmeyeceklerdi. İşte bütün bu fenalıklara kızan Allah, gâvurlarıyla bizim terbiyemizi veriyordu. Deprem, yangın, kıtlık, zulüm, muharebe, kolera, veba, Allah'ın en meşhur cezalarıydı.
"Öpücük kadar çirkin bir şey düşünemem" diyordu. "O da sadizm belirtilerinden bir şey, müthiş bir hatira... Öpücüğün ilkel şekli ne idi? Biliyor musunuz? Şüphesiz hayır, değil mi? Isırmak, ısırmaktı. Bizim pek eski asırlarda yaşayan babalarımız müthiş sadistlerdi. Dişisini gagasıyla öldüren sülünler gibi annelerimizi ısırıyorlardı. Zaman, geçen asırlar onların hastalığını tedavi etti, eğilimlerini yumuşattı. Bu ısırma hafifledi. Yavaş yavaş sonunda öpücük oldu."