Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eksiksiz Tam Metin

Beyaz Zambaklar Ülkesinde

Grigory Petrov

En Eski Beyaz Zambaklar Ülkesinde Gönderileri

En Eski Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitaplarını, en eski Beyaz Zambaklar Ülkesinde sözleri ve alıntılarını, en eski Beyaz Zambaklar Ülkesinde yazarlarını, en eski Beyaz Zambaklar Ülkesinde yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Vatan için yaşamak, ülkenin ilerlemesi ve yükselmesi için çalışmak da ülke için ölmek kadar şereflidir!
Tanrım, beni dostlarımdan koru, düşmanlarımla kendim baş edebilirim
Reklam
Aydın olmak, modaya uygun kıyafetler giymek veya kolalı yakalı ve modern şapka takmak demek değildir.
EĞİTİM VE OKUL
Finlandiyalılar ''Okul bizim temel zenginliğimizdir. Rusların sahip olduğu, Ural dağlarının zengin maden yatakları, Sibirya'nın altın rezervleri bizde yok. Tabiat nimetleri dağıtırken bize cimri davranmış. Bu eksikliği enerjimizle telafi etmek, vatandaşlarımızdan ülkemizin kalkınmasına azami ölçüde katkıda bulunmaları istemek durumundayız. Fabrikalarda İngiliz çeliğini dayanıklı kılmak için yapılan işlere benzer şekilde, biz de okullarda gençlerimizi güçlü ve dayanıklı olmaları için yetiştiriyoruz. Bataklıklar arasında, taşların üzerinde kurduğumuz, nispeten refah içinde yaşamamızı sağlayan ve Rusya nüfusunun geri kalan bölümü için şimdilik uzak bir hayal gibi görünen bu düzenin temeli okula dayanmaktadır. Okulumuzu elimizden aldığınız an bizde biteriz. Tıpkı mayasız hamur gibi çökeriz''demektedirler. Ülkede eğitim sistemin bu kadar gelişmiş ve yaygın olması halkı okumaya teşvik etmekte, gazete ve kitap okuma alışkanlığını arttırmaktadır.
Sayfa 79 - Koridor Yayınları
Okuma Aşkı
Her tarafında okullar bulunan ülkede çok sayıda gazete çıkmakta olup, her gazetenin kendi yerel gazetesi var. On sekiz bin nüfuslu Vyborg'da ikisi Fince ikisi de İsveççe olmak üzere, dört gazete yayınlanmaktadır. Köyde neredeyse her bir aile belli gazeteye abonedir. Bir olayı hatırlıyorum-köylerden birinde fakir ama alışılmış biçimde çok temiz iki kulübe var. Kulübelerin biri ayakları olmayan, yalnız ve yaşlı bir adama, diğeri ise 10 yaşındaki kız torunuyla birlikte yaşayan kör ve yaşlı bir kadına aittir. Bu iki yaşlı ve fakir insan ortaklaşa bir gazeteye abone olmuşlar. Her gün postaneye koşarak, gazeteyi alan küçük kız daha sonra kör ninesinin elinden tutarak ayakları olmayan yaşlı adamın evine götürmekte ve burada kendilerine gazeteyi baştan sona okumaktadır. Bu nedenle Finlandiya'da halkın en alt kesimleri bile ölüm uykusuna yatmadan ve kurumuş ağaç dalı gibi çürümeye yüz tutmadan fikir üretme yeteneklerini geliştirmektedirler. İnsanlar fakirliklerinden utanmadan ve başkalarının söylediklerine aldırmadan kendi inandıkları gibi yaşıyorlar.
Sayfa 80 - Koridor Yayınları
Aydın Olmak
Aydın olmak gösterişli kıyafetler giymek, yahut kolalı bir yaka ve modaya göre şapkayla dolaşmak değildir. Aydınlar halkın beynidir. Halk bizi eğitimimiz bittikten sonra iyi maaşlı bir işe girerek, akşamları lokantada oturmak ve sözde 'okuma salonlarında' kağıt ve domino oynamak için yetiştirmedi. Bu hayatı yaşayanlar aydın değil, aydın süprüntüleridir. Aydın olarak sizlerin vazifesi halkı zekasını, vicdanını, irade ve enerjisini uyandırmak ve harekete geçirmektir. Halkın düşünme yeteneği canlandırmak, işçileri, köylüleri ve toplumun alt kesimlerini daha iyi bir hayat kurmak için ne yapmaları gerektiği konusunda eğitmek-sizin göreviniz budur.
Sayfa 88 - Koridor Yayınları
Reklam
Ordu
En kültürlü halklar bile hala barış içinde yaşamayı öğrenemediler. Geçmişten kalan kin duygusu ve yıkıp yağmalama ihtirası, tıpkı sahilde bulunan her şeyi bir anda yutan dalgalı bir deniz gibi, aniden dışa vurmaktadır. Su baskınlarından korunmak için sağlam duvarlara ihtiyaç vardır. Ordu vatanın sınırlarını korumak için göğsünü siper eden binlerce kahramanın oluşturduğu canlı, aynı zamanda çok değerli bir duvardır. Bu duvar arkasında yaşayan halka barış ve özgürce bir çalışma ortamı sağlamaktadır. Ordu çok özel, gerektiğinde kendisini feda etmeye hazır bir münzevi topluluğa benzer. Biz sivillerin, bizi koruyan canlı duvarlara gerektiği gibi saygı duyduğumuz ve değer verdiğimiz söylenemez, halbuki bu duvardaki her kum tanesi canlı bir insandır. Gerektiğinde bu kum tanelerinden binlercesi bizim barış içinde yaşamamız için hayatlarını feda etmeye hazırdırlar.
Sayfa 105 - Koridor Yayınları
Her orduda özel saygı duyulan ve ünü her tarafa yayılmış alaylar vardır, bunlar kahraman askerlerden müteşekkil alaylardır. Hem kendi askerleri hemde diğer bölüklerde hizmet eden askerler bu alaylar ''ölüm alayı'' olarak tanımlamaktadırlar. Ölüm süvarileri, ölüm topçuları gibi... Bu isim kendilerinin gerektiğinde son asker kalana kadar savaşıp ölmeye hazır oldukları anlamına gelmektedir. Bunlar gerçek kahramanlardır. Fakat vatan için yaşamak, ülkesi ve halkının kalkınması için çalışmak da vatan uğruna ölmek kadar büyük ve şerefli bir kahramanlık örneğidir.
Sayfa 110 - Koridor Yayınları
futbol
Gençler İngiliz sporuna ilgi duymaya başlarken, özellikle en kötü spor dalına - ayakla oynanan bir tür top oyunu olan futbola merak giderek artmaktaydı. Futbol, bütün Avrupa'da daha okulu bile bitirmemiş gençler arasında bir çeşit dine dönüşmekteydi. Bütün ülkelerde binlerce insan bir futbol kültürü oluşturarak, ona tapmaya, futbolu bilim ve
Sayfa 116 - Koridor Yayınları
Ruhun Veremi
''Biz Cervantes gibi bir dehadan yoksunuz, içimizden Bir Swift de çıkaramayız. Fakat onların başlattığı büyük kültür hareketini kendi ülkemizde devam ettirmemize yetecek kadar akıl ve yeteneğe sahibiz ve bunu yapacağız. Kolera, veba ve humma gibi hastalıkları doğuran mikroplar gözle görünmeyecek kadar küçük olsa da, bütün bir vilayet halkını telef edecek kadar etkilidir. Halkı ve toplumu manevi hastalığın pençesine düşüren mikroplar da vardır ve bunlar kolera mikrobundan belki de daha tehlikelidir.'' Bataklıklar ülkesi olan Finlandiya' da sıtma ve verem kol geziyordu. Sıtmadan büyük ıstırap çeken halk verem nedeniyle sözün gerçek anlamıyla kırılıyordu. İsveçliler bu durumu fazla umursamazken, Snelman'ın yaşadığı dönemde veremle mücadele başlatıldı. Snelman ''Bir düşünce, irade ve ruhun vereme yakalanması durumu vardır. Bizim gençlerimizin neredeyse tamamının ruhu bulaşıcı vereme yakalanmıştır. Beş on sene sonra yaratıcı hayatın eşiğine ayak basacak olan kişiler arasında bu hastalığın bu kadar hızlı yayılmasına kayıtsız kalınmamalı ve buna karşı mücadele edilmelidir'' diye düşünüyorum.
Sayfa 117 - Koridor Yayınları
Reklam
İnsanları dar ve havasız odalarda uzun süre hareketsiz oturmak zorunda bırakan şehir hayatı vücudu deforme edebilir. Bu hayat tarzı kasların gevşeyerek zayıflaması, kanın zehirlenmesi ve vücut çevikliğinin azalarak, insanların hareketsiz hale gelmesi sonucunu doğurur. Buna bir de iyi düşünülmeden, gereksiz yere çok uzun tutulan okul dönemini ekleyin. Sonuç: İnsanı canlı ve dinç tutması gereken bilginin yerini bilgiçlik taslayan bir zihniyet almakta, öğrencilerin beyni çeşitli kitaplardan yapılan sayısız alıntılarla - yıllar, isimler, ölçüler, formüller ve cansız kurallarla - adeta bir çöplüğe dönüşmektedir.
Sayfa 119 - Koridor Yayınları
Genç Nesli Değil Kendinizi Suçlayın
Snelman ve arkadaşları Finlandiya'nın uyanmasına dair geleceğe dönük bütün umutlarını genç neslin iyi yetiştirilerek, eğitilmesine bağlamışlardı. Gençlik Snelman'ın büyük aşkı, aynı zamanda zayıf damarıydı. Snelman bazen gençleri gözlerinin içine bakarak azarlar, fakat kendilerini yaşlılara karşı her zaman savunurdu. Özellikle de, her zaman ve her yerde alışılmış olduğu üzere, gençleri ahlaksızlıkla suçlayan ve ''adam olmayacaklarını'' öne süren büyükleri uyararak, şunları söylerdi: ''Genç nesli değil, kendinizi suçlayın. Siz nasıl yetiştirdiyseniz, gençler de öyle olacaklar. Gençlere terbiye verdiğinizi söyleyebilir misiniz? Hayır! Anneler ev işlerinden başlarını kaldıramıyor, günleri mutfak, alışveriş, temizlik ve çamaşırla geçiriyor. Memuriyet, ticaret ve diğer işlerle uğraşan babalar akşamları meyhane ve kulüplerde oturup kağıt oynuyorlar. Çocuklarla kimse ilgilenmiyor, buna zaman yok, ayrıca çocuklarla uğraşmak sıkıcı ve meşakkatli bir iştir. Çocuklarla konuşmuyor, hayatlarının nasıl geçtiğini sormuyorlar. Zaman bulunca biraz okşayarak, ellerine birer oyuncak veriyorlar ve 'çocuklar, şimdi gidin ve kendiniz oynayın'' diyorlar. Bu aslında ''Gözümden kaybolun, ne yaparsanız yapın, yeter ki bizi rahat bırakın demektir.
Sayfa 123 - Koridor Yayınları
Açık söylemek gerekirse, çocuklar anne babaları ve çok sayıda teyze ve amcaları ile birlikte aynı evde yaşasalar da, bir yetim gibi büyümektedirler. Onları çok iyi yedirip giydiriyor ve sağlıkları ile ilgileniyor olabilirler, fakat çocuğun zekası ve kalbinin temizliği konusunda çok az kafa yoruyorlar. Hakikaten, çocuklarımızın şimdikinden daha kötü olmamalarına hayret etmek gerekir.
Sayfa 124 - Koridor Yayınları
Anne babalar küçük çocukların bile kendilerine kulak asmadıklarını, inatçı ve terbiyesiz olduklarını söyleyerek sürekli şikayet ederler. Ama çocuklarımızın ahlakını ilk kim bozuyor, sözlerimizi ciddiye almamayı, onlara aldırmamayı kim öğretiyor? Bizler: Anne ve Babalar. Çocuklardan sevgi, saygı ve itaat beklemeyin, bunları kendilerini korkutarak, azarlayarak veya cezalandırarak elde edebileceğinizi düşünmeyin. Çocukların önünde onların size saygı duyacakları ve sizi, sahip olduğunuz erdemler sayesinde sevebilecekleri gibi davranın.
Sayfa 125 - Koridor Yayınları
Binlerce aptal kitap kurdu insanlık tarihinin anlamını ve karekterini belirlemek için kafa patlatıyor.
Sayfa 121Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.