Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

2020 Kasım

Bilim ve Teknik - Sayı 636

Bilim ve Teknik Dergisi

Bilim ve Teknik - Sayı 636 Gönderileri

Bilim ve Teknik - Sayı 636 kitaplarını, Bilim ve Teknik - Sayı 636 sözleri ve alıntılarını, Bilim ve Teknik - Sayı 636 yazarlarını, Bilim ve Teknik - Sayı 636 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
ZAMAN MAKİNESİ BULUNMUŞ ZATEN :)
Bu bakış açısını teleskoplarla yaptığımız gözlemlere taşıdığımızda çok daha uzak geçmişe gitmek mümkün oluyor. Bu nedenle, teleskoplara “zaman makinesi” de deniyor. Teleskoplarla milyon hatta milyarlarca ışık yılı uzaktaki gök cisimlerini görebiliyoruz. 20 cm çaplı bir teleskopla, mer- kezinde süper kütleli bir kara delik bulunan 3C 273 kuazarını görebiliyoruz. Bu kuazar, gözümüzün görebildiğinden yaklaşık 1000 kat daha sönük ve yaklaşık 2,5 milyar ışık yılı uzaklıkta. Başka bir deyişle, bakınca 2,5 milyar yıl önceki hâlini görüyoruz.
Oradaki yıldıza göre yaşayan milyonlarca kişi ölü durumda
gökyüzünün en parlak görünen yıldızlarından olan Sirius’un bize ulaşan ışığı ondan yaklaşık 8,6 yıl önce yola çıktı.
Reklam
İlginç, gönderilen sinyallerin ulaşma zamanı sürekli değişiyor
Dünya’ya olan uzaklığı yaklaşık 80,5 milyon km olacak Mars’ın ışığının bize ulaşması yaklaşık 4,5 dakika sürecek. Buna ek olarak, Dünya-Mars uzaklığının sürekli değiştiği dikkate alınırsa Mars üzerinde araştırma yapan araçların (örneğin Curiosity) bu uzaklık- zaman farkından ötürü kontrol edilmesinin ne kadar zor olduğu anlaşılabilir.
Bu bakışla, gördüğümüz herşeyi az da olsa geçmişten görüyoruz.
Elimizi yüzümüzden 15 cm uzakta tu- tarsak onun saniyenin milyarda biri önceki hâlini görürüz çünkü ışığın sonlu bir hızı var (boşlukta yaklaşık saniyede 300.000 km) ve gözümüze ulaşması zaman alıyor. Bu bilgiyi ışık alabildiğimiz farklı uzaklıklardaki gök cisimleri için kullanırsak aynı anda çok farklı geçmişleri görüyor veya geçmiş görüntülere şahitlik etmiş oluyoruz anlamına gelir. Doğal uydumuz Ay 1,3 ışık saniye, Gü- neş 8,3 ışık dakika ve Güneş Sistemi dışındaki en yakın yıldız Proxima Centauri 4,24 ışık yılı uzağımızda. Kozmik ölçekte yakın diyebileceğimiz cisimler bile bizi geçmişe yolculuğa çıkarmaya başladı.
SAKIZ ADALI HİPPOCRATES (M.ö 470-410)
Sakız Adası’nda kendi hâlinde ticaretle uğraşırken uğradığı bir hak- sızlığı şikâyet etmek üzere geldiği Atina’da matematikçilerle tanışıp hayatının geri kalan kısmını matematik yaparak geçirmeye karar veren bu genç adam, Öklid aracılığıyla tüm zamanların matematikçilerine büyük katkılarda bulundu. “Olmayana ergi”,“abese irca”ya da“reductio ad ab- surdum” olarak da bilinen kanıt yön- temini buldu. Bu yönteme göre, kanıtlamak istediğiniz sonucun tersinin doğru olduğunu varsayarak kanıta başlarsınız. Böylece kendi için- de tutarlı olduğunu düşündüğünüz matematik bilgilerine yeni bir bilgi eklemiş olursunuz. Daha sonra akıl yürütmeyle bir çelişkiye ulaşırsınız. Orada durup “demek ki benim kattığım varsayım matematikte bir tutar- sızlığa yol açtı, öyleyse o bilgi yanlış- mış” dersiniz. Böylece kanıtlamak is- tediğiniz şeyin aslında doğru olduğunu görürsünüz.
Miletli Thales
İnsanların hayatta başlarına ge- len her iyi ya da kötü olayı Olympos Dağı’nda yaşayan insan görünümlü mitolojik tanrılara bağ- ladığı bir dönemde doğan Thales mitolojiden doğa bilimlerine geçi- şin ilk adımlarını atan kişidir. Tarih Thales’i olayların sorumluluğunu Olympos’taki mitolojik tanrılar- dan alıp bunların cevabını doğada arayan ilk kişi olarak yazar. Doğa olaylarının Olympos’taki mitolojik tanrıların keyfine göre rastgele değil de bazı şaşmaz kurallara göre ortaya çıktığını iddia eden kişinin elbette bu şaşmaz kuralları yazma- sı ve başkalarına da aktarması ge- rekiyordu. Antik düşünürlerin geometri- ye merakının bu gereksinimin ka- çınılmaz bir sonucu olduğu söylenir. Thales de bu nedenlerle ge- ometriyle ilgilenmişti. Cisimlerin yüksekliğiyle gölgelerinin yüksek- liği arasındaki ilişkiyi keşfettiği ve bunu kullanarak Mısır piramitlerinin yüksekliğini hesaplayıp etrafın- dakileri şaşırttığı anlatılır. Öklid’in yetişeceği toprağa yapılan ilk katkı- dır bu.
Reklam
Modern fizik açısından şaşırtıcı bir gelişme de 1990’ların sonlarında yaşandı. Büyük Patlama ile genişlemeye başlayan evrenin genişleme hızının zaman içinde giderek azalmasını beklersiniz. Çünkü evrenin büyük ölçekteki yapısını belirleyen kütleçekimi, çekici bir kuvvettir. Ancak gözlemler evrenin genişleme hızının giderek arttığını gösterdi. Bu durumu açıklamak için de karanlık enerjinin varlığı öne sürüldü. Karanlık madde gibi, karanlık enerjinin de doğası hâlâ tartışma konusu.
Bugün bilim insanları 5. temel kuvvetin varlığını tartışıyorlar
Bugün bilinen dört temel kuvvet var: güçlü kuvvet, zayıf kuvvet, elektromanyetik kuvvet ve kütleçekim kuvveti. Güçlü kuvvet atom çekirdeklerindeki protonların ve nötronların bir arada kalmasını sağlıyor. Zayıf kuvvet parçacık bozunmalarında rol alıyor. Elektromanyetik kuvvet atomların oluşmasını sağlıyor. Kütleçekim kuvvetiyse evrenin büyük ölçekteki yapısını belirliyor.
DAMARIN AÇIK KALMASI İÇİN SİVRİSİNEĞİN SALGILADIĞI MUHTEŞEM SALGI
Proboscis (hortum) sistemindeki son iğne olan hipo- farinks yapısı ise uzun süreli kan emilimi için delinen damara bir salya akıtır. Bu salya pıhtı önleyici görevi üstlenerek sivrisinek karnını kanla dolduruncaya dek damar yolunun açık kalmasını sağlar. Normal şartlarda zararsız olan salyaya çoğu insanın vücudu alerjik reak- siyon göstererek olay yerinde histamin proteini üretir. Vücudun “tehlikeli” olarak işaretlediği ısırık alanına kan hücumu ile akyuvarlar taşınarak kırmızı ve kaşınan bir şişkinlik oluşur.
Sivrisinekle alakalı
Derinin altına doğru ilerleyen sivri uçlu labrum adlı iğne, kimyasal algılayıcıları sayesinde bulduğu damarı delerek kan emmeye başlar. Pipete de benzetilebilecek bu parçanın işlevi düşünüldüğünde sert bir yapıda olduğu hayal edilebilir. Ancak labrum oldukça esnekçe kontrol edilebilen bir yapıdır ve girdiği dokuda dönüşler yaparak damar arar. Bu sayede sivrisineğin hortumunu sürekli farklı bölümlere sokarak araştırma yapmak yerine, daha az sayıda deneme ile hedefini bulması kolaylaşır. Bazı durumlarda emilen kan damarları çöküntüye uğrayabilir ve hatta parçalanabilir. Bu gerçekleştiğinde, sivrisinek zarar gören damardan etrafa saçılan kanın oluşturduğu birikintiden kan emmeye devam edebilir.
Reklam
STRES VE SİVİLCE ARASINDA BAĞLANTI VAR MI?
Stres, potansiyel bir tehlikeyle karşılaşıldığında vücu- dumuzun verdiği genel biyolojik bir tepki olarak tanımlanabilir. Beynimizin tehlike algıladığı durumlarda stres hormonları adı verilen kimyasallar vücudumuzda dolaşıma girer ve vücudun oksijen alımı ile oksijenin dokulara teslimatını hızlandırarak vücudun daha fazla enerji üretmesine olanak tanırlar. Bu sayede organiz- ma karşılaştığı tehdit ile savaşmak için ya da başa çı- kamayacağını düşünürse kaçabilmek için hazırlanmış olur. Modern yaşamın fiziksel olarak savaşmayı ya da kaçmayı gerektirmeyen tehditleri yüzünden içselleştiri- len stres veya sivilceler dâhil olmak üzere farklı etkilerle sonuçlanır.
Dünyanın yaklaşık yaşı 4,5 milyar yıl
Dünya’dan daha uygun yaşam koşullarına sahip ola- bilecek gezegenlerin bazı özellikleri: • K sınıfı bir cüce yıldızın yörüngesinde • Yaşı 5-8 milyar yıl aralığında • Kütlesi 1,5 Dünya Kütlesi • Boyutu Dünya’dan %10 daha büyük • Ortalama yüzey sıcaklığı Dünya’dan 50C daha fazla • %25-30 oranında O2 içeren nemli bir atmosfer • Farklı konumlarda parçalı çok sayıda su alanları • 10-100 gezegen yarıçapı uzaklığında, gezegen kütlesi- nin %1-10 aralığında kütlesi olan doğal uydu • Plaka tektoniği veya benzer jeolojik geri dönüşüm me- kanizması ve koruyucu bir jeomanyetik alan
Doğaya baktığımızda çok çeşitli canlıların aşırı yüklere karşı dayanıklı olmak ve bu ağırlıklardan korunmak için katmanlı ya da aşamalı yapılar barındırdığını görebiliriz. Örneğin greyfurt meyvesinin 10 m gibi bir yükseklikten düşmesi meyvenin etli kısmına herhangi bir zarar vermez. Çünkü kabukta bulunan damarlı lif demetleri ve parankimatik hücre destekleri açık gözenekli bir yapıdadır. Bu yapı da darbelere karşı büyük ölçüde koruma sağlar
Akıllı kol saati olanlar gece kendilerini test etsin bakalım :)
Normalde gündüzleri nabız daha yüksek seyrederken geceleri daha düşüktür. Ancak bu durum depresif kişilerde tam olarak geçerli olmuyor. Dr. Schiweck bunun depresyon geçirecek veya depresyonu yeniden nüksedecek hastaları belirlemede kullanılabilecek bir yol olduğunu söylüyor.
Adını fillerden alan Fildişi Sahili bir zamanlar Batı Afrika’nın en büyük fil popülasyonuna sahipti. Ancak günümüzde ülkedeki fil sayısı hızlı bir azalma içinde.
Yeni doğanlar uyku sürelerinin yaklaşık %50'sini REM uykusunda geçirirken, bu 10 yaşında yaklaşık %25'e düşüyor ve yaşla birlikte azalmaya devam ediyor. Elli yaşın üzerindeki yetişkinler, uyku sürelerinin %15'ini REM uykusunda geçiriyorlar.
Reklam
Bilim insanları, gelişim boyunca beyin boyutundaki büyümeyle birlikte REM uykusunun azaldığını buldu.
107 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.