𝗖̧𝘂̈𝗻𝗸𝘂̈ 𝗯-𝗯𝗲𝗻 𝘀𝗲𝗻𝗶 𝗯𝘂̈𝘁𝘂̈𝗻 𝗯𝗶𝗿 𝗵𝗮𝘆𝗮𝘁 𝘀𝗲𝘃𝗺𝗲𝗸𝘁𝗲𝗻 𝘆𝗼𝗿𝘂𝗹𝗺𝗮𝗱𝛊𝗺...
Bilinmezliğin içerisinde boğuldum. Platonikliğin boyutu, karakterin bu denli melankolik tavırları bitirdi beni (iyi anlamda). Aşk mıydı, takıntı mıydı?Tüm kusurlarına rağmen bir insanı bu kadar sevmek.. Sevmek normal miydi? Kendinden, bedeninden, hayatından vazgeçip bu derin tutkuya( ki bence takıntıya) bu kadar kapılmak, bu uğurda can vermek ne kadar doğruydu? Ve bunu hiç sorgulamamak...
Birliktelik yaşamalarına rağmen, bir çocukları olmasına rağmen, onu başka adamların yanında görünce selamlaşıp kim olduğunu bile bilmeyen bu adama tek yüklediği, çektiği onca acıya rağmen tek takındığı tavır "beni hiçbir zaman tanımadın" ((abartısız mektubun her kısmında bunu dile getiriyor ve zaten mektup "Sana, beni asla tanımamış olan sana."diyerekten başlıyor. ) ... bu galiba ewt hepsine bir cevap niteliğinde ... Bu yüzden yıllarca sevdiği adamdan olan çocuğunu ondan saklayan aciz kadın...
Bu aşk güzel değildi.. Can yakıcıydı...Deli gibi eleştirmek istediğim kadına "aşkına" kıyamıyorum.. Ve daha fazla devam edemiyorum...
O da mektubuna daha fazla devam edememişti değil mi? Ruh hali bütünüyle geçti bana...
:///