Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bilinmeyen Yönleriyle Abdülhamid

Joan Haslip

En Yeni Bilinmeyen Yönleriyle Abdülhamid Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Bilinmeyen Yönleriyle Abdülhamid sözleri ve alıntılarını, en yeni Bilinmeyen Yönleriyle Abdülhamid kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İttihatçılar 1908 ihtilali Öncesi Devlet kayıtlarında Teröristti
Padişah kendisine has bir taktikle ihtilâlci şeflerin arasına tefrika sokmaya gayret ediyordu. Niyazi Bey kendisini asî ilân ettiği sırada Abdülhamid, Enver Bey’i, terfiler vaadederek İstanbul’a çağırmıştı. Padişah, isyanın elebaşılarından birini ele geçirebilirse, vaziyetin düzeleceğine kaniydi.
Sürgüne gönderildiğinin ilk haftalarında Abdülhamid, hareminin ortadan kaldırıldığını ve kadınlarının dağıtıldığını gazetelerden öğrendi, İttihatçılar yüzlerce kadını Kafkas ve Balkan köylerine birer tamim gönderip eskiden kızlarını veya kızkardeşlerini satmak ve kaçırtmak suretiyle kaybetmiş olan kimseleri, masrafı hükümetten verilmek suretiyle İstanbul’a dâvet ederek akrabalarını geri almak hakkını tanıdılar.
Reklam
İttihatçıları Terörist ilan eden Abdülhamid Han'ın çıkmazları
Makedonya’da devamlı surette ayaklanmalar oluyordu. Bu ayaklanmaları bastırmak için oraya Anadolu’da Padişaha sâdık kuvvetlerden bir tabur göndermek kâfi gelebilir ve asayiş sağlanabilirdi. Ama Padişah kendisine has bir taktikle ihtilâlci şeflerin arasına tefrika sokmaya gayret ediyordu. Niyazi Bey kendisini asî ilân ettiği sırada Abdülhamid, Enver Bey’i, terfiler vaadederek İstanbul’a çağırmıştı. Fakat padişahı daha fena sürprizler bekliyordu. İlk defa Enver Bey, Zat-ı Şahanenin çok lûtuf-kâr dâvetine hiç bir cevap vermedi. Az zaman sonra da 8 Temmuzda Padişahın itimat ve teveccühüne mazhar olmuş paşalardan biri olan Kuzey Makedonya Kuvvetleri Başkumandanı Manastır’da öldürüldü. Makedonya’daki bütün Türk garnizonlarının isyanına hristiyanların da iştirâk ettiği öğrenildi. Üçüncü Ordu artık tamamıyla isyan halindeydi. Padişah, isyanın elebaşılarından birini ele geçirebilirse, vaziyetin düzeleceğine ka-aniydi. Bu maksatla Anadolu’dan gönderilen bir taburluk kuvvet ilk parti olarak Selânik’te karaya çıkarıldı. Fakat âsilere ateş edecek yerde, bu kuvvetler de onlara iltihak ettiler ve silâhlarını fırlatarak “Hürriyet, Müsavat, Terakki!...” diye bağırdılar.
İsveç ve Finlandiya'nın Nato'ya girişi için önşartı hatırlattı
Abdülhamid Paris'teki Münir Paşa ile muhabereye devamla, Jön Türklerden bir kaçının yakalanarak Fransız Hükümeti tarafından Türkiye’ye iadesi hususunda temasa geçmesini ısrarla istiyordu. Halbuki bu sırada Komite âzalarının başlıcaları Türkiye’ye dönmüş bulunuyorlardı.
Türk ihtilâlci hareketinin Turancılıkla ilgili olup olmadığı kat’î surette bilinmiyordu. Paris'e ve Cenevre'ye iltica eden küçük bir grup tarafından kurulan “İttihat ve Terakki Komitesi”, Makedonya’da açıkça faaliyete geçtiği zaman, karakterini tamamen değiştirmişti. Büyük ekseriyeti orduda vazifeli bulunan komite mensubu subaylar, maaşlarını zamanında alamadıklarından, buna mukabil Bağdat Demiryolu için Almanlara tediyede bulunabilmek maksadıyla hâzinenin karşılık aramasına şikâyetçiydiler. Her ne kadar komitenin başındakiler ekseriyetle Yahudi ve Arnavut asıllı kimseler idiyseler de Resne ve Manastır kışlalarında “Türkiye Türkler içindir.” parolası dillerde dolaşıyordu.
Bugünle Olan Benzerlikler ;))
İmparatorluğun her tarafında yüzlerce suçsuz kimse tevkif edilmişti. Sansürün şiddeti arttırılmış, yabancı memleketlerden gelen mektup vesair posta müraselâtı bile kontrol altına alınmıştı. Polis idaresinin hâkim olduğu bir devlet kadrosu içinde yetişmiş olan vali ve kaymakamlar Yıldızın emirlerini harfiyyen icra ediyorlar. Selânik’ten Bağdad’a kadar uzanan muazzam İmparatorluğun hiçbir şehirde en küçük bir hürriyet nefesi alınmasına bile meydan vermiyorlardı. Abdülhamid şimdi, kendi emellerine hizmet etmeyen politika adamlarını en uzak yerlere sürmek suretiyle evvelce ektiği şiddet tohumlarının meyvelerini topluyordu.
Reklam
1904 ilkbaharında eski padişah V. Murat ölmüştü. Bu suretle Abdülhamid bir gasıp olarak tanınmak korkusundan nihayet kurtulmuştu. Murad’ın ölümünden iki ay sonra bir bayram günü İstanbul’da çok şiddetli bir zelzele oldu. O sırada Abdülhamid Dolmabahçe Sarayının muayede salonunda yapılan merasimde hazır bulunuyordu. Hâdiseye şahit olan bir diplomatın anlattığına göre; Saray müthiş bir surette sarsılmış, salonun tavanına asılı olan dört ton ağırlığındaki muazzam avize korkunç bir gürültü ile yere düşerek parçalanmıştı.
Yeni çağın tesiri ve havası yavaş yavaş hareme giriyordu. Paris’ten ve Viyana’dan getirtilen dekolte elbiseler giyen sultanlar keza Avrupa möbleleriyle dolu salonlarda (alafranga) yemek yiyorlar, en son yazılan Fransızca romanlardan veya diplomatik skandallardan bahsediyorlardı. Abdülhamid, sultanların dış âlemle temaslarını teşvik ederdi.
Saray, çılgınca yapılan bir israf içinde idare ediliyordu. Abdülhamid artık yaşlanıyordu. Fakat her sene haremindeki kadınların adedi biraz daha çoğalıyordu. Kadınların kendisine daha çok yakınlık ve ilgi göstermesi, fizik kudreti azaldıkça padişah için bir kat daha lüzumlu oluyordu. Gerek çalışma sırasında, gerekse istirahat halinde, yanında mutlâka kadınlar bulunuyordu.
Bugün ki zamana bu kadar da benzemez derken karşıma çıkan ;)
Abdülhamid bütün gayretini Asya vilâyetlerindeki hâkimiyetini kuvvetlendirmeye sarfettiği sırada İstanbul milletlerarası bir merkez haline geliyordu. Haftada üç defa gelen (Orient Express - Doğu Ekspresi), her defasında bir sürü spekülâtör ve mâlî dalavereci getiriyordu. Fiyatların çok garip şekilde inip çıktığı İstanbul Borsasında çılgınca kombinezonlar tertip ediliyordu. Maalesef büyük dalaverelerle yapılan bu kombinezonlarda umumiyetle para kaybeden hep orta sınıf halk oluyordu.
Reklam
Avrupalı ziyaretçiler, Abdülhamid'in iki yüzlülüğü karşısında hayret etmişlerdi. Huzurundaki nâzırlara ve yüksek memurlara ziyadesiyle iltifat ettikten sonra onlar salondan çıkınca arkalarından kendilerini hemen alçaklık ve namussuzlukla itham ederdi. Fakat ayrıca da birbirleri aleyhine kendisine malûmat vermeleri için onları okşayarak sıra ile dinlerdi.
Şimdide Rus Çarı Putin'le dostluk kuruldu
Alman ittifakına açıkça muarız olan Vambery’e Abdülhamid bir gün demişti ki: “Alman İmparatoru ile tesis ettiğim dostluğu tenkit faydasızdır. Çünkü bütün Avrupalılar bana mümkün olan her çeşit fenalığı yapmak istedikleri şu sırada, dostluk ve yardım eli uzatan yegâne millet Almanlar olmuştur.”
Alman İmparatorunun İstanbul’ u ikinci Ziyareti
1898 Ekim ayında İmparator Guillaume ikinci defa olarak olarak İstanbul’a geldi. Bu ziyaret imparatorun, Kudüs’te yeni inşa edilen Luteryen Kilisesinin açılışı için Filistin’e gitmeden evvel yapılmıştı.
Yunanistan'a Son günlerde verilen ültmatomla benzerlik ;))
Abdülhamid'in bütün itibarının sarsıldığı, yabancı memleketlerde şahsına karşı derin bir nefret hissi uyandığı ve kendi memleketinde de hoşnutsuzlukların arttığı, bütün kudret ve ihtişamının çökmeye yüz tuttuğu bir sırada âniden patlak veren 1897 Yunan harbi tehdidi, bütün Türk milletinin onun etrafında toplanıp birleşmesine sebebiyet verdi.
1896 yılı Ermeni Tedibi
Almanya dahil, Berlin Andlaşmasını imza eden devletler nâmına Fransızca yazılmış açık bir telgrafla Padişaha: “Tediplerin derhal durdurulması, eğer vaziyet devam ederse kendisinin ve hânedanının tahtının tehlikeye gireceği” bildirildi. Büyük devletlerin tepkilerinden daha ziyade, kendi milletinin gösterdiği tepki, Abdülhamid üzerinde daha tesirli oldu. Bir sürü kendini bilmez ipsiz sapsız takımı tarafından ikna edilen aşırı ve vahşîyane hareketler, ilk defa ulema sınıfının ayaklanmasına sebep oldu. Bu cümleden olarak Eyüp Sultan camiinin imamları, Haliç’ten kayıkla geçerek kaçan Hasköylü Ermenileri camilere sokarak sakladılar.
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.