Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bilmem Hatırlar mısın?

Ali Çolak

En Yeni Bilmem Hatırlar mısın? Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Bilmem Hatırlar mısın? sözleri ve alıntılarını, en yeni Bilmem Hatırlar mısın? kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir anın, bir hayatın yaşanmamış gibi olması ne kadar ürkütücü; ama gerçek! Ne çok an, ne kadar çok hayat yaşanmamış gibi oluyor! Zamanın hoyrat ellerinden kurtarılabilen yaşamaklar ne kadar az!
Unutmamak büyük acılar yaşatır insana, eski acılar. Bazen de unutmak acı verir, hatırlayamadığın küçücük bir ayrıntı, tatlı bir an…
Reklam
''Biliyor ki, hatıralar konuşmaya başladığında, sonsuz bir keder gelip yerleşecek, sonsuz hüzünler...''
''İnsan, geçmişiyle, uzak kendisiyle konuşmaktan korkuyor daima.''
'Hayal meyal şeylerden' konuşmalar, sonsuz özleyişler, suskunluklar...
Reklam
Tabiata, hayata ve özgürlüğe veda! Saklamaya gerek yok, öyle okul düşkünü çocuklar değildik biz! Ne şanslıydık, sınav diye bir karabasanımız yoktu! Doyasıya yaşıyorduk; okula okul kadar, hayata hayat kadar değer veriyorduk. Ve üretken çocuklardık... Yaz boyu evde oturup pinekleyenlerimiz çıkmazdı pek. Çoğumuz, sonbaharda keseyi doldurmuş, okul günlerinin masrafını denkleştirmiş olurduk. Alın terinin kutsallığını erken yaşlarda öğrenmiştik ve bu, tarifi imkansız bir saadetti. Şimdiki çocuklar, bunlardan ne kadar uzak! Bütün hayatları okul onların, yazın bile okul! Ve çoğu, üretmenin, alın terinin ne olduğunu hiç bilmeden, yirmili yaşların ortalarına kadar, sadece kitaplardaki hayatın izini sürüyor. Asla büyümüyor, hayatın ve özgürlüğün cahili olarak yetişiyorlar. Sürekli tüketmeye, hiçbir şey üretmeden tüketmeye şartlandırılıyorlar. Hayat, tasarlanmış bir alan gibi önlerinde hazır. Yaz okulları, kurslar, tatiller... İyi mi yapıyoruz? Hayat, hayatın cahili, plastik çocuklar yetiştiriyoruz, tasarlanmış çocuklar... Böylece, yaşamak git gide daralıyor.
Sayfa 97 - Kapı Yayınları
Bana öyle gelir ki, 70'ler, bir büyük ailenin dağılmadan önce verdiği son fotoğraftır. Bir daha hiç ama hiç aynı fotoğrafı veremeyecek bir aile... O büyük ailenin ortak yaşama alanı sokaktı. Sokakların ve evlerin tabii bir uzantısı gibi duran çarşılar... O çarşılarda gezinen ve birbirini bin yıldır tanıyormuş gibi yaşayan insanlar. Komşu evlerine teklifsiz girip çıkan; komşu annelerin ellerine, evlerine doğan çocuklar... Kederleri azaltan, sevinçleri çoğaltan cami avluları, çeşme başları, kapı önleri, mahalle kahveleri... Avlularda içilen ikindi çayları, o çay saatlerinde iğne oyası yapan, gergef işleyen kızlar... Evlerden evlere gidip gelen tepsiler, bir bardak tuz götürüp bir tabak yoğurt getirmeler... Eskiciler, güz veresiye incik boncuk satan çerçiler, tozu dumana katıp gelen dondurmacılar, göz hakkını bilen satıcılar... O sokaklar boşaldı, çarşılar tenhalaştı, avlulardaki şenlik dağıldı. Sabahları türkülerle çınlayan radyolar hurdacıya gitti, vita tenekelerinde fesleğen yetiştiren kadınlar göçtü... O büyük ailenin bireyleri, uzak kentlerde ekmek peşine düştü. Kasabaların mesut insanlarından geriye çaresiz yaşlılar kaldı. Şimdi çoğumuz, büyük şehirlerde tatminsiz, yorgun ve yalnız, kendi başımızın derdine düşmüş, adımlarımızı sürükleyip duruyoruz. Daha varlıklı fakat daha mutsuzuz!
Sayfa 94 - Kapı Yayınları
Öğretmenler bu cinayeti nasıl işliyor? Not almak, dikte etmek, yazmak... Yok artık. Çocuklar, 'etkinlik' kitaplarındaki boşlukları dolduruyorlar sadece. Yazarak öğrenmenin saadetinden yoksunlar. Yazmak, bulmaktır aynı zamanda. İnsan yazdıkça fark eder. Çocuklar, kütüphanelere gidiyorlar mı, o geniz yakan kitap kokusundan haberleri var mı şimdi? Hayır... Ansiklopediler, kapısı çalınmaz, hali hatırı sorulmaz, terk edilmiş ihtiyarlar gibi köşelerinde öylece bekleşiyor. Sırtlarına dokunacak bir elin sıcaklığına hasret, yalnız ve umutsuz, yaşlı gözlerle... Ahir zamanın yalancı hazinesi internet, küstah bir mirasyedi gibi tahtına kurulmuş, kapısını çalanları binbir işveyle kandırıyor. Cazibesine kapılanlar dokunup geçiyorlar. Ne kimse ona yar oluyor ne de o kimseye! Ansiklopedi çağı bitti. Kütüphane çağı da... O yüksek tavanlı loş odalar bomboş duruyor şimdi. Çocukların ayak seslerini duymuyor kitaplar. Çocuklar, şehirlerinde 'kütüphane' diye bir mekan olduğunu bile bilmiyor. Öğretmenler, kütüphanelerin ve ansiklopedilerin hıçkırıklarını duyar mı?
Sayfa 123 - Kapı Yayınları
50 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.