Tabiata, hayata ve özgürlüğe veda!
Saklamaya gerek yok, öyle okul düşkünü çocuklar değildik biz! Ne şanslıydık, sınav diye bir karabasanımız yoktu! Doyasıya yaşıyorduk; okula okul kadar, hayata hayat kadar değer veriyorduk. Ve üretken çocuklardık... Yaz boyu evde oturup pinekleyenlerimiz çıkmazdı pek. Çoğumuz, sonbaharda keseyi doldurmuş, okul günlerinin masrafını denkleştirmiş olurduk. Alın terinin kutsallığını erken yaşlarda öğrenmiştik ve bu, tarifi imkansız bir saadetti.
Şimdiki çocuklar, bunlardan ne kadar uzak!
Bütün hayatları okul onların, yazın bile okul! Ve çoğu, üretmenin, alın terinin ne olduğunu hiç bilmeden, yirmili yaşların ortalarına kadar, sadece kitaplardaki hayatın izini sürüyor. Asla büyümüyor, hayatın ve özgürlüğün cahili olarak yetişiyorlar. Sürekli tüketmeye, hiçbir şey üretmeden tüketmeye şartlandırılıyorlar. Hayat, tasarlanmış bir alan gibi önlerinde hazır. Yaz okulları, kurslar, tatiller...
İyi mi yapıyoruz? Hayat, hayatın cahili, plastik çocuklar yetiştiriyoruz, tasarlanmış çocuklar... Böylece, yaşamak git gide daralıyor.