Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bilmem Hatırlar mısın?

Ali Çolak

En Eski Bilmem Hatırlar mısın? Sözleri ve Alıntıları

En Eski Bilmem Hatırlar mısın? sözleri ve alıntılarını, en eski Bilmem Hatırlar mısın? kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Unutmak yoktur. Hatırlayamamak vardır. Bellek yahut hafıza dediğimiz o mucizevi kuyu, gözeneklerine,kılcallarında,duyduğu, yaşadığı hatta hayal ettiği her şeyi saklar,zerresini yitirmez.Yeryüzünde hiçbir ses,hiçbir koku,ve yaşanmış hiçbir an bütünüyle yok olmaz,silinmez.
“Bir gün dedi ki annem: ‘Sana bütün haklarımı helal ediyorum, hepsini… Yalnız bir tane hakkım var sende, ne biliyor musun?’ ‘Nedir anne?’ ‘Sevme hakkı… Seni seviyorum, hep seveceğim!’ Ne diyebilirdim… Sustum, uzunca sustum.”
Reklam
“Yaz gelince biz, eski bir alışkanlıkla annemize, uzakta bıraktığımız kendimize gideriz. Anneler, orada hep beklerler, bitmeyen bir sabırla. Kıştan kalma meyveler saklar; üzüm salkımlarını keseleyip dalında bekletirler. Çokça ağrı biriktirir anneler ve fakat söylemezler sormaynca. Işıltilı bir gülümsemeyle pencere önlerinde öylece otururlar. O uzak ve yalnız köylerde; daracık, mavi kanatlı pencerelerin ardında, kaybolmaz bir siluet gibi, gözleri yolda... "Yüzünde içi çiçekli eski kutu duruşu", odalara sığmaz olurlar. Dolanır, dolanır, bir yitiğini arıyor gibi, teneke kutulara saklanmış fotoğraflarda, bin kere açılıp kapanmış sandıklarda, eski ve solgun çeyizler arasında ve bir fincan kahvede o eski porselenlerle... Anne, yok edemez içinin daraltısını. Birikmiş romatizmalar, yüksek tansiyonlar, azmış siyatikler, asırlık baş ağrıları daima... Ama yine de helal sofralar, yine de hayır dua, yine de huzur ve esenlik.. Serin avlularda, dutların ve incirlerin gölgesinde akşamüstleri, 'hayal meyâl şeylerden' konuşmalar, sonsuz özleyişler, suskunluklar.. Anneler zaten eski bir suskunluktur.”
“Ben henüz, annesiz bir dünyada nasıl yaşanır, bilmiyorum. Git gide, ancak yılda bir kez görür olduğum annemin telefondaki sesi bile, bu çirkin dünyada üzerime bulaşan kirlerden arındırmaya yetiyor beni. Bir anneyle ne konuşulur telefonda? Hiçbir şey!. Susulur... Dinlenir yalnızca o uysal, o temiz ve sicak anne sesi... O konuştukça kirlerinden arınır insan, katılaşan kalbi incelir, yumuşar ve bir çocuk saflığıyla döner günlerine. Anne, konuştukça yeniden, yeniden doğurur oğlunu.”
“Kadinlar, mevsimlerden ne çok habersiz! Oysa bahar da yaz ve kış da onların elleriyle gelirdi şehirlere, evlere. Mevsimleri onlar hazırlardı.. Kiş biter bitmez bahar çiçeklerini köpürtürlerdi pencere önlerinde, balkonlarda. Evlerde bir bahar hazırliğıdır başlar ve günlerce, haftalarca sürerdi. Yiyecekleri, içecekleri, ayrı ayrı olurdu mevsimlerin, illa ki baharın.. Simdi mevsimler mi değisti yoksa kadınlar mı unuttu büsbütün mevsimlerin dilini? Bahçelerinde meyve ağaçları çiçek açan evlerde oturmuyor artık kadınlar, zamanı ağaçların dilinden öğrenmiyorlar..”
“Kadınlar ağacın, ağaçlar kadının dilinden anlardı o zamanlar. Meyve ağaçlarının çiçeklerine bakar, baharı duyardı kadınlar. O çiçeklerden, içlerinde bir yıl sürecek serinlik ve yaşama sevinci biriktirirlerdi. Evlerin içi çiçek, dışı çiçek olurdu. Tanpınar'ın, Huzur romanında Nuran, evlerinin bahçesinde meyve ağaçlarının çiçeklerini görmek ister en çok. Badem, erik, şeftali, elma. Çünkü bu ağaçların çiçekleri, "ömürleri kısa olsa bile insanda bütün bir sene devam edecek hayaller uyandırabilir"di. Şimdiyse kadınlar, çiçek açmış ağaçları uzaktan ve bir yabancıya bakar gibi seyrediyor. Bir köşe başında köpürmüş erik ağacını, bademi, kayısıyı fark etmeden, çiçeklerine dokunmadan geçip gidiyorlar. Bakmaya, dokunmaya cesaret edemiyorlar belki de. Ve korkarım kadınlar, meyve ağaçlarının adlarını da bilmiyor artık. Kış boyu onlara bakıp "hele bir çiçek açsın, içimi bembeyaz düşlerle süslesin, varıp pembe beyaz çiçeklerini okşayıp seveyim, sonra meyveye dursun; ellerimle koparayım meyvelerini.. Sonra reçeller kaynatayım, marmelatlar yapayım..." diye bekleyip duran kadınlar, uzak zamanlarda kalmış olmalı. Meyve ağaçlarının incecik çiçekli dallarını saçlarına takan kadınlarda..”
Reklam
“Kadınların içindeki şarkıyı susturan bir şeyler var, belli. Bir tel kopmuş olmalı içlerinde.. Evlerin bunca neş’esiz ve somurt­kan, sokakların böyle ışıltısız ve kaba, hayatın tatsız tuzsuz oluşunu başka neye yoracağız? Bir kadının sihirli ellerinin değme­diği eşyadan, bir kadın gülüşünün aydınlatmadığı evlerden hangi mutluluğu devşireceğiz? Sokaklarında mutsuz ve asabi kadınların dolaştığı bir şehirde huzuru nasıl bulacağız?”
Yazmak sadece bir avuntu, güzel bir aldanıştı. Başkalarının aldatması acı verir, kendi kendini aldatmak oyalar insanı.
hatıralar defterini daha sık açacağız bundan sonra
50 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.