Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Ateşpare Bin Yangın

Beşir Ayvazoğlu

En Eski Bir Ateşpare Bin Yangın Sözleri ve Alıntıları

En Eski Bir Ateşpare Bin Yangın sözleri ve alıntılarını, en eski Bir Ateşpare Bin Yangın kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İstanbul için...
Yahya Kemal, bir şiirinde “Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer” demişti.
İstanbul için...
İstanbul’u yaşayıp da mesela Topkapı Sarayı’nı hiç gezmeyenlerin, hatta dışından bile görmeyenlerin, Süleymaniye Camii’nin ismini bile duymayanların, Eyüpsultan’a hiç yolu düşmeyenlerin, Piyerloti’den Haliç’e, Rumelihisarı’ndan Boğaz’a bir kerecik olsun bakmayanların bulunduğu söyleniyor; hem de yıllardır İstanbul’da yaşadıkları hâlde...
Reklam
sevmedikleri için de koruyup sahip çıkmazlar
Bir şehri sevip korumak için onun bir parçası, daha açık bir ifadeyle, ruhen yerlisi olmak gerekir. İçinde yaşadıkları şehri tanımayanlar, kendilerini onun bir parçası gibi hissetmeyenler o şehri sevmez, sevmedikleri için de koruyup sahip çıkmazlar.
Tarih şuuru edinememiş, bu toprağa sıkı bir mensubiyet duygusuyla bağlanmamış insanlardan yaşadıkları şehirlere ve bu şehirlerin temsil ettiği medeniyete sahip çıkmaları beklenemez.
ağaçları keserek gökdelenler dikebileceğine
Hakiki bir İstanbullunun Boğaziçi’nde zümrüt tepelerdeki asırlık ağaçları keserek gökdelenler dikebileceğine inanmıyorum.
Ağlarım hâtıra geldikçe gülüştüklerimiz Sâmî
Reklam
Kandil yakmanın tarihi...
Türk tarzı İslâmî yaşayışın önemli geleneklerinden biri olan kandil, ilk defa Kocamustafapaşa Camii’nin minaresinde yakılmıştı.
Burada yatan adamın, bilir misin. (A.H.Tanpınar/Huzur)
Burada yatan adamın, bilir misin. Sümbül lakabı nereden gelir? Sarığına mevsiminde sümbül takarmış. İstanbul mevsimlerini sevecek kadar bize yakın.”
Yani Din diye hurafeleri yaşamaya devam etsinler diyor
Kitleleri “hurafe’lerden kurtararak aslî kaynaklara yöneltmeye çalışırken İslâm’ı tarihî tecrübeden tecrit ederek anlamanın mümkün olup olmadığı üzerinde hiç kafa yormuyorlardı. Hâlbuki insanlar soyut ilkeleri değil, bu ilkeler etrafında zaman içinde oluşmuş hayat şekillerini yaşarlar.
Yanlışlığın sebebi bunların hala övülmesidir
Reformistler “hurafe” olarak gördükleri geleneklerle o kadar mücadele etmelerine rağmen. Telli Baba’lar, Oruç Baba’lar, Sünbül Efendi’ler hâlâ yaşıyor ve insanlar hâlâ onlara koşuyorsa, bu, bir yerde çok büyük bir yanlışlık yapıldığını gösterir.
Reklam
Türbe inancına övmek üzerine
Devrimciye göre bu, gerilik ve kara cehalet; reformist veya fundamentalist İslâmcıya göre putperestlik, hatta küfürdür. Bir de orada şifa arayan yahut arzusunun gerçekleşmesini isteyen herhangi biriyle konuşunuz; saflığına ve samimiyetine şaşıracak, ne gerilikle, ne de küfürle suçlayabileceksiniz.
divan şairleri için sanki Eyüp diye bir semt yok;
Mesela Aşkî (öl. 1574) bir beytinde, Eyüpsultan’da kurban kesenlerin sevgilisinin eşiğinde can verenler kadar sevap kazanmadığını söylüyordu. Eşiğinde can veren merdin sevabın bulmadı Hazret-i Eyyûb-ı Ensârî'de kurban eyleyen
küçük bir sütçü köyü olan Eyüp,
Bizans devrinde küçük bir sütçü köyü olan Eyüp, Yahya Kemal’e göre, fetihten sonra büyük hızla gelişerek “ölümü manevî bir istirahat gibi gösteren” uhrevî bir şehir hâline gelir.
Fâtih’in temelini attığı ilk yapılar Eyüpsultan Camii ve türbesidir;
Fâtih’in temelini attığı ilk yapılar Eyüpsultan Camii ve türbesidir; Türk İstanbul’un ilk camii Eyüp Camii’dir ve semtte uhrevî hava onunla başlar.
Yazarların dilinden
Mehmed Âkif de İstanbul sokaklarına aynı amaçla dolaşır; Safahat çarpıcı İstanbul manzaralarıyla dolu bir kitaptır. Aralarındaki fark şu: Hüseyin Rahmi, romanlarında anlattığı mahallelerde değil, Heybeliada’da yaşamaktadır. Âkif ise acı bir dille eleştirerek tasvir ettiği şartların içinden gelir. İstanbul’u bir peşin hükümden yola çıkarak yazan Hüseyin Rahmi’nin aynı sokaklarda mesela Ahmed Râsim’in gördüklerini fark edebilmesi mümkün değildir.
96 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.