Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han

Talha Uğurluel

En Eski Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han Gönderileri

En Eski Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han kitaplarını, en eski Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han sözleri ve alıntılarını, en eski Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han yazarlarını, en eski Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Koskoca Abdülhamid Han içki satılan bir yeri nasıl açtırır? deyip taşın başına çıkanlar ya da bu itham cümleleri ile zaten düşman oldukları Abdülhamid Han'ı yıpratmaya çalışanlar hiç düşünmezler mi acaba onun nasıl bir devletin başında olduğunu? Hadiseye bugünden bakarsak tabii ki taşa toslarız. Bugün Türkiye'deki azınlıkların sayısı ne kadardır Allah aşkına! Sokakta yürürken kaç tane Hristiyan'a, Musevi'ye rastlıyorsunuz? Abdülhamid Han döneminde ise Osmanlı nüfusunun neredeyse üçte biri gayrimüslim idi. Ve bir gayrimüslim istediği şekilde içki içebilir, alabilir, satabilir, devlet buna karışmaz, sadece vergisini alırdı. Ancak Müslüman kimliğine sahip bir kişi bu işleri yapamaz, bu işlerin alenen gerçekleşmesine izin verilmezdi. Osmanlı gayrimüslimlere karşı yasakçı bir devlet değildi. Ekmeğini şaraba banarak ibadet eden insanlardı Hristiyanlar. Tüm bunları bildikten sonra, Abdülhamid Han döneminde şöyle içki fabrikaları böyle meyhaneler açılmış ithamlarında bulunmak son derece gülünç kalmaktadır."
Sayfa 181 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
"Rusya'dan gelen Ermeni bir grup Belçika'dan gelen suikast ekibiyle İstanbul'da buluşur. Aralarındaki Charles Edward Jorris bomba konusunda son derece uzmandır. Beyoğlu'nda kiraladıkları Moravic Apartmanı'nda, gerçekleştirmeyi planladıkları suikast üzerine tam bir ay çalışırlar. Beykoz ve Polonezköy'de bomba denemeleri yaparlar. Padişahın
Sayfa 211 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Avrupalı nice devlet adamı Abdülhamid Han'a geçmiş olsun dileklerini iletirken ne yazık ki kendi cephemizde, Müslüman ve bu vatanın evladı bildiğimiz bazı isimler padişaha değil, suikastçılara methiye düzmekte, suikast başarısız olduğu için ah etmekteydiler. Bunlardan birisi de Tevfik Fikret'tir. Şöyle seslenmiştir suikastçıya; 'Ey Şanlı avcı, dâmını bihude kurmadın, Attın fakat yazık ki yazıklar ki vurmadın.'
Sayfa 217 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
"Abdülhamid Han, hayatına kasteden ve ölüm cezasına çarptırılan mahkûm ile bizzat görüşür. Hususi dairesine kabul ettiği Jorris ile saatlerce baş başa kalır. Ne konuşmuştur, neler sormuştur bunu kimse bilmiyor. Tahsin Paşa, 'Avrupa'da ayrılıkçı Ermeniler aleyhine çalışmak üzere kendisine vazife verdi' diyor. Acaba ona verilen görev sadece Ermeni komitacılarla mı sınırlı kalmıştı, Avrupa'daki diğer devletler ve onların istihbarat ağları ile ilgili de bir şeyler planlanmış olamaz mıydı? Abdülhamid Han, bu uzun görüşme sonrasında yanına çağırdığı yetkililerden beş yüz altın getirmelerini ister. Gelen para Abdülhamid Han tarafından, kendisini öldürme girişiminde bulunan bu adama takdim edilir. Padişah, ölüm cezasına çarptırılmış olan mahkúmun arka kapıdan bırakılmasını ister. Herkes şaşkınlık içindedir. Abdülhamid Han'ın yanındakiler, Jorris'in yıllarca Osmanlı hesabına Avrupa'da iş gördüğünü ve ciddi faydalar sağladığını söylemişlerdir. Dehanın izleri burada da kendisini göstermektedir."
Sayfa 220 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
"O günlerde ortalıkta Recaizade Mahmud Ekrem Bey ile ilgili birtakım söylentiler dolaşmaktadır. Padişahın hafiyeleri bu durumu saraya kadar taşımışlardır. Recaizade'nin Yeniköy'de ahşap bir yalısı vardır. Yazları özellikle burada ikamet etmektedir. Söylentilere göre Recaizade'nin yalısı ile tam karşıdaki Hidiv Abbas Hilmi Paşa'nın köşkü arasında bir irtibat söz konusu olmuştur. Hatta bu söylentiler, abartılarla beraber, 'karşılıklı ışık yakıp söndürerek mesajlaşıyorlar'a kadar evrilmiştir. Yani ortalıkta bir fitne dolaşmaktadır. Çözümü basittir: Ya Abbas Hilmi ya da Recaizade buradan taşınacaktır. Peki, bu iki tarafın da gönlünü kırmadan nasıl olacaktır? Abdülhamid Han bir ortamda denk getirip Recaizade Mahmud Ekrem Bey'e iltifat eder ve ardından da 'Duyduģum kadarı ile romatizmanız varmış. Boğaz havası romatizmaya hiç iyi gelmez. Size Çemberlitaş'ta bir konak ihsan edelim!' der. Padişah tarafından hediye edilmiş bir mekanda oturmak çok önemlidir. Recaizade de bu edep gereği Boğaz'daki yalısından Çemberlitaş'taki konağa taşınır, böylece bu sorun da tereyağından kıl çeker gibi çözülmüş olur."
Sayfa 229 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
"NATO toplantısı için Fransa'ya gidecekti Menderes. Kulağına birtakım şeyler gelmekteydi. Osmanlı soyunun bir kısmının Fransa topraklarında son derece kötü şartlarda çalışmak durumunda kaldıklarını haber almıştı. Hemen Paris Büyükelçisi'ni yanına çağırıp Fransa'daki Osmanoğulları hakkında bilgi sordu. Başkonsolosun bu konuda hiçbir bilgisi yoktu. Hemen talimat verdi, 'Sana yirmi dört saat mühlet! Ya Osmanlı ailesinin adresi ile ya da istifanla gelirsin.' Yetkililerin etekleri tutuşmuştu, kısa sürede hanedan ailelerinin adresleri bulundu ve Başbakan Menderes'e iletildi. Başbakan bu sahipsiz aileleri görmek, hangi şartlarda yaşadıklarını anlamak istiyordu. Gördükleri karşısında vicdanı kanamıştı. Sultan Abdülhamid Han'ın eşi Müşfika Kadınefendi 80 yaşındaydı o günlerde. Kızı Ayşe Sultan da 60'larında. Fransızlara ait bir bulaşıkhanede çalışmakta, Fransızların bulaşıklarını yıkayarak geçinmeye çalışmaktaydılar. Gözyaşlarına hâkim olamayan Menderes Müşfika Kadınefendi'nin ellerine sarıldı ve dudaklarından şu sözler döküldü, 'Anne ne olur affet bizi, geç geldik!"
Sayfa 242 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
390 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.