Öne Çıkan Bir Delinin Güncesi kitaplarını, öne çıkan Bir Delinin Güncesi sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Bir Delinin Güncesi yazarlarını, öne çıkan Bir Delinin Güncesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gogol'un daha önce hic kitabini okumamistim. Ama bu kitaptan sonra diğerlerini en kısa zamanda okunmaya karar verdim.
Dili akıcı, sıkılmadan okuyorsunuz. Kitap içine çekiyor sizi. Ayrıca Gogol amcamizin "dedik ya...,ama daha önce okurların bu olağanüstü adamı tanıması gerek..." vb. cümleler ile bizimle konusuyormuşcasina yazmış olması kitabi daha da akıcı ve anlaşılır kılmış
Gelelim kitabin konusuna...kitabı üç bölümden, hikayeden oluşuyor. İlk hikayede kurşun kalem ucu açmakla görevli bir memurdan bahsediyor. Zaten diğer iki hikayeye gore ilk hikayemiz kısa.
İkinci bölümde İvan İvanoviç ile İvan Nikiforovic arasında gecen bir olaydan bahsediyor. Bu bölümdeki karakterlerin cogunun soyadı "ovic" ile bitiyor. Sanırım hepsi uzaktan da olsa akraba :) Bir de bu bolumun bir bolumunu okurken "hayvan çiftliği" kitabini animsadim.
Ve gelgelim üçüncü ve son bolum; bir ressam ve bu ressamın vucunda hayat bulmuş insanlığın hırsları anlatılmış bu bölümde -hatta hirsadan daha fazlası, açgözlülügumuz, güzeli görmeyip kötüyü güzel gösterme cabalarimiz, daha neler neler..-bence kitabin en can alici bölümü bu bölüm.
Biraz daha yazarsan kitabin hepsini anlatacagim. O yüzden incelemenin satırlarına son veriyorum. Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim. (Mektup sonu gibi oldu...olsundu, gece gece mektup'u hatırladık işte. Çok önceleri ne de güzel
alışkanlıklarımız varmış :) )
Bu kitabı da mutlaka okuma listenize alin derim.
Kitapla kalın sevgili okurlar....;)
Artık acılara dayanacak durumda değilim. Tanrım, neler yapıyorlar bu adamlar bana? Durmadan kafamdan aşağı soğuk su döküyorlar, kimsenin bana aldırış ettiği yok! Kimse sözümü dinlemiyor! Ne yaptım ben bu adamlara? Ne diye eziyet ediyorlar bana? Benim gibi bir zavallıdan ne isterler? Elimde avucumda bir şey yok ki, istediklerini vereyim... Bittim artık, dayanamayacağım. İşkencelerden başıma ateşler bastı, gözlerim kararıyor, her şey çevremde fıldır fıldır dönüyor.
... Oracıkta, bir benek gibi görünen ev, bizim ev mi? Pencerenin önünde oturan kadın, benim anam mı yoksa? Anacığım, kurtar zavallı oğlunu acımasız ellerden! Ağrıyan başıma bir damla gözyaşı akıt! Ona ne işkenceler yapıldığını gör, kucakla, bağrına bas öksüzünü! Onun bu dünyada yeri yok artık, kovdular onu, sürdüler insanlar arasından. Bari sen acı oğluna, anacığım!
Bugün büyük bir gün. İspanya, kralına kavuştu. Kral kaybolmuştu, ama sonunda ortaya çıktı. Bu kral benim. Bunu ancak bugün anlayabildim. Daha doğrusu bu düşünce kafamda son anda şimşek gibi çaktı. Ufak bir kalem efendisi olduğum nereden girmiş kafama! Nasıl saplanmışım bu zıpırca, akıl almaz düşünceye? Şimdi her şey gözümde tabak gibi açıldı. Durumumu şimdi avucumun içi gibi biliyorum. Eskiden gözlerimi bir sis perdesi örmüştü, doğruyu yanlışı seçemiyordum. Bunun nedeni beynimizin kafatasında bulunduğunu sanmaktan ileri geliyordu. Oysa beynimizi Hazar Deniz'inden, Kaf Dağ'ından esen rüzgârlar getiriyor bize.