Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Hülya Adamının Romanı: Ahmet Hamdi Tanpınar

M. Orhan Okay

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Tanpınar: sui-generis /nev'i şahsına münhasır
" Yukarıda Tanpınar için 'sui-generis' dedim. Osmanlı bu kavramı 'nev'i şahsına münhasır' diye çevirmiş. 'Ne kendi kimseye benzer, ne kimse kendisine' mısraı bu gibi şahsiyetleri belki daha iyi tarif eder."
Dergâh Yayınları, İstanbul 2010.
Tanpınar'ın kedi sevgisi:)
" Çocukluğunda bir ara Fatih'teki evlerine kapı komşu olan Edip Cansever, Nigar Hanım'ın (Tanpınar'ın ablası) 20-25 kedisi olduğunu, onlar yavruladığında komşularına lohusa şerbeti ikram ettiğini, kocasının ha var ha yok bir adam olduğunu, iki erkek kardeşinin de aynı evde oturduğunu yazar. Tanpınar'ın hatıralarına ve fotoğraflarına da yansıyan kedi sevgisinin kaynağında bu evdeki kedi aşiretimin rolü olmalıdır."
Sayfa 44
Reklam
Tanpınar'ın çağrışımlar dünyası...
" Tanpınar fakülteden hocamdı.(...)Koltuğunun altında bir Zafername bir Mai ve Siyah, bir Rübab-ı Şikeste yahut Erenlerin Bağından cildi olduğu halde sınıfa girdiği olurdu. Böyle bir girişle ders konusunun bu kitap etrafında döneceğini zanneden ve dinlemeye not tutmaya hazırlanan öğrenci, kısa bir süre sonra yanıldığını anlardı. Çünkü hoca en fazla 10 15 dakika o kitaba dolayısıyla o konuya bağlı kalır, sonra kendisini çağrışımlarının akışına bırakırdı. Ben de 10 15 dakika not tutmaya çalışır, sonra tekrar o konuya dönmesini boşuna bekler, ama diğer taraftan o harikulade çağrışımlar dünyasına kendimi zevkle kaptırırdım. Keşke o dünyaya açılan zengin kültürü zapt edebilseydim." Orhan Okay
Sayfa 10 - Dergâh Yayınları, İstanbul 2010.
Hülya Adamı: Tanpınar
"Sizin sahillerinizde o denize bakarak o lodos dalgalarını seyrederek, benim gençliğimde şimdikinden çok az verimli olan meyve bahçelerinde dolaşırken ilk şiirlerimi tasavvur ettim ve edebiyattan başka bir şey yapamayacağımı anladım. Yavaş yavaş bir hülya adamı oldum."(Antalyalı Genç Kıza Mektup)
Sayfa 3 - Dergâh Yayınları, İstanbul 2010.
" Tanpınar'ın doğumu Osmanlı'nın en uzun yüzyılının bittiği, en kısa yüzyılının da başladığı zamandır: 1901."
Sayfa 24 - Dergâh Yayınları, İstanbul 2010.
Eşikte...
" Tanpınar'ın hayatı, fikirleri, duyguları, edebiyat ve sanat anlayışıyla eşik'te bulunuşu veya kendisini eşikte hissedişi, belki bir açıdan Osmanlı ile Cumhuriyet arasındaki en kritik zamanı ve olayları yaşamış olmasıyla da yorumlanabilir."
Sayfa 25 - Dergâh Yayınları, İstanbul 2010.
Reklam
Gümüşsuyu'na "İlk gittiğimde şaşkına döndüm. Kitaplar, kitaplar, plaklar. Orta yerde iki yana açık masa, yazdığı kağıtlarla tepeleme dolu, cezvesi, fincanı, kül tabağı. Aradığını nasıl buluyor, işin içinden nasıl çıkıyor acaba?" Her zaman olduğu gibi ona ne okuduğunu sorarken insan zekasının en yaman icatlarından dediği mitoloji okumasını tavsiye etmiş. Sonra ona deniz manzarasını göstermeyi teklif etmiş. Bir pencereden bele kadar sarkınca biraz gayretle Kız Kulesi görünüyormuş. Karşı evin bahçesinde çok sevdiği bir incir ağacı varmış. Onu kesmiş olamalarını affedemiyormuş. Nuri İyem de bu ağaçtan, oturduğu evin bahçesinde olarak bahsediyor. Ona tutkuyla bağlandığını, gelişmesini ziyaretçilerine sevgi dolu sözlerle anlattığını, bir gün sahipleri tarafından kesilince "Onsuz yaşayacağıma inanamıyorum" dediğini, gerçekten de kısa bir süre sonra vefat ettiğini söylüyor. Gunlukler'inde buradaki çalışma odasını anlatır : "Masamın bir ucundayım. Karşımda küçük kahve iskemlesinin üstünde bakır cigara tablası parlıyor. Cigara tablam, kahve fincanım, romanın müsveddeleri önümde. Saat on. Evde yalnızım. Sadece otomobil sesleri duyuyorum. Balkondan başım çıkarsa denizi göreceğim." ( s. 134) Hasılı Tanpınar Gümüşsuyu'ndaki dairesinde küçük mutluluklarını yaşamış görünmektedir: "Realiteden kopuk, şahsi saadet hülyalarım var. Küçük bir kız çocuğu, dişi ve yavru bir köpek, benimle dost olmuş bir çift saksağan. Bu sonunculara o kadar bağlıyım ki, bunlarla vizüel denebilecek saadetler temin ediyorum kendime."(s. 160)
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.