Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Müslüman Çağdaş İdeolojiler’e Nasıl Bakmalı?

Yunus Şahbaz

En Eski Bir Müslüman Çağdaş İdeolojiler’e Nasıl Bakmalı? Sözleri ve Alıntıları

En Eski Bir Müslüman Çağdaş İdeolojiler’e Nasıl Bakmalı? sözleri ve alıntılarını, en eski Bir Müslüman Çağdaş İdeolojiler’e Nasıl Bakmalı? kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Toplumsal ve tarihsel ilişkileri göz ardı ederek yapılacak bir fikri incelemede, camera obscura benzetmesinde olduğu gibi düşünceler gerçekliği çarpıtır ya da ters çevirir. Bu anlamda fikirlerin incelenmesi olarak ideoloji de Marx nezdinde, halkın aldatılması ve yanlış yönlendirilmesi için kullanılan en önemli araçlardan biridir. Bir fikri ideolojik kılan şey, “toplumsal ve ekonomik ilişkilerin gerçek doğasını gizlemesi ve böylelikle toplumdaki sosyal ve ekonomik kaynakların eşitsiz dağılımını haklı göstermesi”dir (Mclellan, 2012, s. 15). Kendi görüşleri etrafında oluşan Marksizm ise bir ideoloji değildir; hatta bunun bu şekilde anlaşılması ihtimalini gördüğü için de “Ben Marksist değilim” deme gereği duymuştur.
Modern kapitalist devlette de hâkim sınıf olan burjuvazinin hegemonyası hâkimdir. Okul, kilise, aile ya da eğitim kurumlarında bu hegemonya içselleştirilir ve böylelikle tekrar tekrar üretilip zaten olması gereken, doğal bir nizam şeklinde anlaşılması sağlanır. İdeoloji ise hegemonyanın önemli bir parçasıdır; bir başka deyişle, hegemonya ideolojiyi kapsar ancak ideolojiye indirgenemez. Ayrıca hegemonya iktidarın zorla uyguladığı bir süreç değildir; zira iktidar zoru kullandığı takdirde amacına ulaşsa bile kendi iktidarının sorgulanması kaçınılmaz olacaktır. Oysa ideoloji zorla da dayatılabilir; söz gelimi resmi ideoloji ya da devlet politikası anlamında bir görüşün halka dikte edilmesi de bir anlamda ideoloji kabul edilebilir ancak hegemonya bundan daha geniş ve bütünsel bir alanı ifade eder.
Reklam
Gerek Marx'ın gerekse Tracy'nin ideoloji kullanımları ahlâki bir yan taşır. Doğru/yanlış ya da iyi/kötü fikirlerin ve toplum okumasının bir yansımasıdır ideoloji bu isimlerde. Ancak meselenin bir de tarihsel-sosyolojik boyutu var. Ortaya çıktığı şartlar ne olursa olsun, ideoloji, soyut bir fikirler kümesi olarak insanları peşinden
İdeolojiler insana ve siyasal nizama dair birtakım iddia ve tezlere sahip olsa da bunlar bilimsel anlamda ispat edilebilirlikten yoksun. dur. Bilim daha çok deney ve gözlem gibi metotları kullanır ve bilimsel çıktılar yanlışlanana, aksi ispat edilene kadar ilmi bir hakikat değeri taşır. Oysa ideolojiler birtakım yorum ve spekülasyonlara dayanır. İnsan doğasının ne olduğu ve bu doğaya uygun olarak en iyi siyasal ve toplumsal düzenin nasıl olması gerektiğine dair birtakım görüşleri ihtiva eder. Çogunlukla da geçmişten çok şimdiki ve gelecek zamana dair değerlendirmeleri, iddiaları ve öngörüleri vardır. Bu öngörüler Marksizm?'de olduğu gibi yanlışlansa da kendi içinde bütünlüklü bir fikir demeti oluşturur.
Tarihsel materyalist çözümlemeye göre bütün toplumlarda ezen ve ezilen şeklinde iki kategori vardır ve tarih ezen ile ezilen, sömüren ile sömürülen arasındaki mücadelelerin tarihidir. Köle ile sahibi, feodal dönemdeki serf ile bey, pleb ile patrisyen ve modem kapitalizmde de işçi sınıfı ile burjuvazi arasında bir ezen-ezilen, sömüren-sömürülen ilişkisi vardır. Köleler ve serfler gibi, kapitalizmde emekçi kesim olan işçi sınıfı, proletarya da ezilen/sömürülen sınıfı ifade eder. Ancak modem kapitalizmi diğer toplum formlarından ayıran önemli bir özellik, kapitalist sistemde toplumun giderek proletarya ve burjuvazi şeklinde iki sınıfa bölünüyor olmasıdır. Dolayısıyla aslında, Marx ve Engels'in sözleriyle, “günümüze kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir” (Marx ve Engels, 2016, s. 116). Bu yüzden de tarihte vuku bulan siyasal ve toplumsal değişim ve dönüşümlerde esas aktör/özne birey değil sınıflardır. Kapitalist sistemdeki sınıflar proletarya ve burjuvazidir.
Genelde din ve özelde İslâm dini, insanların dünyayı anlaması ve kendini o dünyada bir yere yerleştirmesi ve hayatının diğer faaliyetlerini de bu inançları doğrultusunda dizayn etmesi için bir rehber sunar. Bu yüzden dinsel yapıların siyasal ve toplumsal ilişkilere yörünge çizen ideolojik fraksiyonlarla ilişkisi hep problemli olmuştur. Çünkü insana nasıl davranması gerektiği, insani ve toplumsal ilişkilerinde hangi ilke ve değerler ekseninde hareket etmesi gerektiği, prensip ya da hukuki norm olarak hem ideoloji hem de din tarafından telkin edilmektedir. Bazı durumlarda bu iki farklı anlam evreninin kabulleri çatışmakta; dinin emretüği bir hüküm, bir ideolojik kabulle çelişebilmektedir. Hatta söylendiği bağlam çarpıtılsa da Marx'ın dini kitlelerin afyonu olarak nitelemesi, sosyalizm eksenindeki ideolojilerin büyük oranda dinle ilişkisini sınırlı tutmuş ve sosyalizm çoğunlukla ateizmle ilişkilendirilmişür. Öte yandan Türkiye'de ideoloji, düşünsel olarak zayıf ve fakat Cumhuriyet dönemi uygulamaları itibarıyla ciddi norm ve değer çatışmalarının olduğu bir örneklemi ifade eder.
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Bize göre, İslâm'ın ilk dönemlerinde piyasa toplumu şartlarını aramak veyahut tarihin belli bir zamanında ve belirli siyasal ve toplumsal şartların ürünü olarak ortaya çıkmış ideolojik kalıplara İslâm'ı birebir uydurmaya/uyarlamaya çalışmak anakronizmdir. Ayrıca bu tür teşebbüsler son derece eklektik ve seçmeci bir tavır içine girmek durumunda kalır ki bir başka seçmecilikle tam tersi sonuçlara ulaşmak da pekâlâ mümkün olabilmektedir. İdeolojik etkilenimden kastım, İslâm'ın herhangi bir ideolojiyle uyarlanması ya da adaptasyonu değildir. Şayet İslâm'ın içinde yaşadığımız düzen ve sisteme, bu sistemin soru ve 8msorunlarına bir cevabı olduğunu düşünüyorsak, ideolojileri hesaba katmak durumundayız. İslâmcılık tam da bunu yapmaya çalışmaktadır ve diğer ideolojiler gibi İslamcılığın siyasal yönü daha baskındır. Siyasal yönünün baskın olması biraz da tarihsel ve konjoktürel sebeplerden kaynaklanır. Zira devletin (Osmanlı'nın) yıkılışını durdurmak ya da daha genel anlamda ümmeti savunmak ve Müslümanları geri kalmışlıktan kurtarmak için birtakım acil çözüm arayışları İslâmcılığı politik olmak zorunda bırakmıştır.
Sayfa 115Kitabı okudu
İdeoloji bir fikir bilimi ya da bilinç meselesinin dışında siyasal süreçlerin hegemonya yoluyla analiz edilmesine dahil edilmiştir.
Kapitalist sistem sınıf farkları keskinleştikçe, işçi sınıfı daha fazla sömürülüp üretilenleri de tüketemez hale gelince devrimin patlak vermesi kaçınılmazdır.
Islâm'ın ideolojik olmadığını, ideolojinin Batı'da geliştiği için İslâm bünyesine uymadığını iddia etmek bile ideolojilerle bir hesaplaşmayı gerektirmektedir.
Sayfa 114Kitabı okudu
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.