Son senelerde İstanbul ve özellikle Beyoğlu hakkında, kitap yazmak modası var, güzel bir duygu ile yazılan eserler. Bazısı Beyoğlu semtindeki binaları, bazısı da pastahane, içkili lokalleri ve buraların devamlı müşterisi, ressam, artist ve yazar - çizer takımını anlatıyor. Beyoğlu'nu Beyoğlu yapan insanları idi. Kapıcısı, bakkalı, meyhanecisi, artisti, kumarbazı, garsonu, bar konsomatrisi, sarhoşu, orospusu, şusu busu ile Beyoğlu, Beyoğlu idi. Binalar, semtler insanlarla yaşar. Beyoğlu'nu Beyoğlu yapan, asırlara dayanan Türk, Levanten, Rum, Ermeni, Musevi kültürlerinin karıştığı ve bir araya gelip süzüldüğü bir birikim idi. O iş bitti artık 1950'den sonraki yanlış değerlendirmeler, bu günleri doğurdu. Sanayii, İstanbul çevresinde kurulunca, Anadolu aktı İstanbul'a ve yaşanmaktan çıktı İstanbul. Asırlarca Anadolu'dan, yalnız savaşlarda ölecek evlat ile vergi isteyen şehirden Anadolu'nun intikamıdır bu. Tıpkı eski kovboy filmlerindeki espri gibi. Vizyonda hep 'ATINI si.... KOVBOY" oynadı. 1950'den sonra ise vizyona "ATIN İNTİKAMI" girdi, ama olan yine ata oldu. Artık ne Beyoğlu eski Beyoğlu olur, ne de İstanbul, hatta Türkiye. Ben, sokaktaki adam, gördüğüm kadarı ile eski günlerden insan manzaraları vermeye çalışacağım.