Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Külliyat-3

Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri

Fuad Köprülü

Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri Gönderileri

Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri kitaplarını, Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri sözleri ve alıntılarını, Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri yazarlarını, Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
235 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Mehmed Fuad Köprülü bu çalışmasında, Avrupalı Bizanist tarihçilerin kitaplarında bir mütearife(aksiyom) olarak sunmuş oldukları "Osmanlı Devleti'nin Fatih Sultan Mehmet devrinde Bizans müesselerini kopya ederek bir devlet haline gelebildiği ve bu devletin aslında Turanî ve müslüman Roma'dan başka bir şey olmadığı" fikriyle kaleme aldıkları söylemleri tenkid etmiştir. Bu amaçla Osmanlı bürokrasisinin, devlet görevlilerinin, kullanılan sembollerin, adet ve geleneklerin kökenini araştıran Köprülü, Bizanist yazarların görüşlerinin yanlışlığını ortaya koyarak bunları cerhetmiştir(çürütmüştür). Birkaç nokta hariç Osmanlı müesseselerinin Türk-İslam devletlerindeki ananelerin devamı olduğu kanıtlamış ve bunu yaparken de doğru bir Tarihçilik ile ilerleyerek sağlam bir metodoloji kullanmıştır. Ayrıca Bizanist yazarların çıkarımlarında yaptıkları metodolojik hataları da ortaya koymuştur. Bu eser tarihçiler için mutlaka okunması gereken eserlerin başında gelmektedir. Tarih metodolojisinin önemini ortaya koyan ve pek çok bilgi barındıran bu kitap okura doyurucu bilgi sunmaktadır. Özellikle tarihçiler tarafından bu kıymetli eser mutlaka okunmalıdır. Olumsuz olarak şunu ekleyebilirim: Meselelerin aydınlatılması için ne kadar gerekli olsa da dipnotların çok fazla ve uzun uzadıya kullanılması okuma akıcılığını düşürmektedir. Herkese keyifli okumalar dilerim.
Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri
Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine TesiriFuad Köprülü · Alfa Yayıncılık · 2018108 okunma
Bir medeniyet bir defa teşekkül ettikten ve bütün teferruatlarıyla kuvvetli bir sistem halini aldıktan sonra, kendi kıymet ve kuvveti hakkındaki şuurunu da kazanır; o vakit haricî hûluller daha azlaşır ve daha müşkilleşir.
Sayfa 193 - Alfa YayıneviKitabı okudu
Reklam
Pek mahdut bazı şeylerde, mesela Osmanlı denizciliğinin inkişafında, alay ve efendi kelimeleri gibi bir iki noktada Bizans tesiri görünüyor; fakat bu tesirler de İstanbul'un fethinden çok önce, hatta Anadolu Selçuklu zamanında vukua gelmiş ve Osmanlılara belki de onlardan intikal etmiştir.
Sayfa 170 - Alfa YayıneviKitabı okudu
Tesettürün Bizans'tan alınması hakkında
Rum alim Ph. Kukules emumiyetle Türklere isnat edilen çeşitli adetlerin ve mesela tesettür meselesinin Türklere Bizans'tan geçtiğini iddia etmektedir ki ondan evvel de ileri sürülmüş olan bu görüşte herhalde bir hakikat hissesi olduğunu söyleyebiliriz. Ziya Gökalp, Yeni Mecmua'nın 14. ila 17. numaralarında çıkan "Aile Ahlâkı" adlı makaleler silsilesinde, umumiyetle İslamiyet tesettür usulünün girmesinde Bizans ve İran tesiri olduğunu söylemektedir. Her halde bu mesele de ayrıca tetkike muhtaçtır ve Kukules'in üstünkörü makalesi meseleyi lüzumu kadar aydınlatmış değildir.
Sayfa 165 - Alfa YayıneviKitabı okudu
Fatih'in sarayının gösterişten uzak oluşu
III. Murad'ın sarayıyla Fatih'in sarayını, hatta sathi surette mukayese edecek olursak, Fatih'in sarayının XVI. yüzyıldaki bir vezir dairesinden daha ihtişamsız kaldığını görürüz. Solakzade, Osmanlı padişahlarının önce 914 senesinde yani II. Beyazid devrinde altın ve gümüş kaplar içinde yemek yemeye başladıklarını kaydeder.
Sayfa 152 - Alfa YayıneviKitabı okudu
Hilal'in, İslam'dan önce Sasaniler'de kullanılması
Hilal(mahçe), Sasaniler zamanında İran'da bir timsal olarak kullanıldığı gibi; İran, İslam hâkimiyeti altına geçtikten sonra da o sahada devam etti.
Sayfa 135 - Alfa YayıneviKitabı okudu
Reklam
Bağdat'ın Tuğrul Bey tarafından fethinden, yani Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun kuruluşundan sonradır ki, Fâtımi devleti müstesna olarak, hemen bütün İslam dünyasının Türk hegemonyası altına düştüğünü görüyoruz. .. Tuğrul Bey ile kufretli halefleri, Abbasi halifesini kendi nüfuzları altında ve kendisine ayırdıkları gelirle yaşayan "ruhani bir reis" mahiyetinde bırakarak, bütün cismani nüfuzu, yani imparatorluğun nüfuz ve salahiyetini tamamen alıyor;..
Sayfa 130 - Alfa YayıneviKitabı okudu
Nizamülmülk'ün Türkmenler hakkında görüşleri (Siyasetname, XXVI. Bahis)
Türkmenler her ne kadar devlete birtakım güçlükler çıkarmışlarsa da, yine Selçuklu sülalesinin teveccühüne layıktırlar. Çünkü bu devletin ilk kuruluşunda çok hizmetleri olmuş ve bu uğurda birçok meşşakate katlanmışlardır. Bundan başkai hükümdar ailesine akrabalık bağlarıyla da bağlıdırlar...
Sayfa 118 - Alfa YayıneviKitabı okudu
Türk istilası esnasında Anadolu'da bulunan Ulahlar, Slavlar, Suriyeliler ve bilhassa Ermeniler, Bizans aleyhine Türklerle birleşiyorlardı. ...Ortodoks tazyikinden ve Bizans idaresinden nefret eden Ermenilerin, din hürriyetine riayet eden Türk hakimiyetini memnuniyetle karşılamaları gayet tabiiydi.
Sayfa 97 - Alfa YayıneviKitabı okudu
Türkçe'den Arapça'ya geçen 'Tavaşî' kelimesi hakkında
Makrizî'nin verdiği malumata göre tavâşî kelimesinin eski şekli tabûşî olup, Türkçeden alınmadır. Türkçeden Arapçaya geçen kelimelerde "c=ş" ve "p=b" değişikliğine daima tesadüf edildiği için "tabuşî"nin tapucı olduğu kolaylıkla anlaşılıyor. Bu kelimenin daha eski şekli tapugcı'dır, ki eski türkçede "memur, hizmetçi" demektir.
Sayfa 72 - Alfa YayıneviKitabı okudu
Reklam
Selçukluların askerî mukataalar ihdas etmeleri, hanedanın başlıca dayanağı olan Türk unsuruna mensup kütleleri yabancı sahalara yerleştirme, onlara hem toprak verme hem de lüzumunda askerî bir kuvvet olarak faydalanma fikrinden doğmuştur.
Sayfa 96 - Alfa YayıneviKitabı okudu
İslamiyetten evvelki devrin birçok kalıntısı da Türkler arasında gayet tabii yaşayacaktı; bunlar bazen İslami bir cila altında eski mahiyetini korudular; bazen eski şekilleri korumakla birlikte yeni bir mahiyet kazanmaya başladılar.
Sayfa 35 - Alfa YayıneviKitabı okudu
Türk tarihine ait diğer birçok meselede olduğu gibi, bu meselede de Avrupa tarihçilerini yanlış neticelere götüren en büyük âmil(etken), onların Türkler hakkında beslediği yanlış fikirlerdir (prejuge). Bu telakkilere göre, Türklerin tarihî rolü, yalnız askerî ve tahripkâr bir mahiyette kalmış, medeni hayatta hiçbir müspet rolleri olmamıştır.
Sayfa 28 - Alfa YayıneviKitabı okudu
Osmanlı devletinin kuruluşunda yalnız Bizans sınırındaki göçebe aşiretleri âmil göstermek ve bunların idare adamlarını ancak yerli Hıristiyan unsurlar sayesinde tedarik ettiklerini zannetmek büyük bir hatadır.
Yüzyıllarca süren bir hayata malik kuvvetli Bizans medeniyetinin, o imparatorluğun yerine geçen Osmanlıların medeniyeti üzerinde müessir olmamasına imkan yoktur. Her iki devirdeki iktisadi hayat, şehir hayatı, umumi ve hususi hayattaki birçok adet, bazı halk itikatları, hatta birtakım idari müesseseler dikkatle mukayese edilecek olursa, birtakım göze çarpar benzerliklerin, iktibasların meydana çıkacağı şüphesiz sayılabilir. Fakat bütün bu gibi tetkiklerde, bilhassa bahis mevzumuz olan "müesseselerin iktibas ve taklidi" gibi ince ve pek muğlak meselelerde, tarihi usulün bütün icaplarına -eldeki vesikaların verdiği imkan nispetinde- uymak zaruridir.
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.