Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sosyolojiye Giriş

Bizi Kuşatan Toplum

Vejdi Bilgin

Bizi Kuşatan Toplum Gönderileri

Bizi Kuşatan Toplum kitaplarını, Bizi Kuşatan Toplum sözleri ve alıntılarını, Bizi Kuşatan Toplum yazarlarını, Bizi Kuşatan Toplum yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çok ilginç biçimde toplum doğuştan gelen fiziki özelliklere göre de roller biçmiştir. Mesela görme özürlü ya da engelli birisi hep ikinci planda durmalı, yardım almaya hazır bir halde beklemelidir. Böyle bir kişi, heyecan verici bir uğraş yapsa, örneğin yürüyemeyen birisi paraşütle atlayıp kaza geçirse, o haliyle niye bu tür maceralara atıldığı şeklinde eleştiriler gelir. Oysa paraşütle atlamak için yürümek zorunda değildir ancak yine de engelli birisinin rolü içinde bu davranış yer almaz.
Weber, bir süre sonra insanın kendi yaratmış olduğu kurumların esiri olduğundan bahseder. Örneğin karizmatik kişiler toplumsal önemli değişimler meydana getirirler ancak zamanla onların düzenlediği hayat tarzı diğerlerini için uyulması gereken bir yapı haline dönüşür. Yani insan sürekli olarak yaratan ya da katılan olmaz, bir süre sonra edilgen bir duruma düşer. Modern dünya da bunun en önemli örneği bürokrasidir. Bürokrasi insanın eseri olmasına rağmen artık insanı sarmalayan bir “demir kafes” haline gelmiştir
Reklam
Marks’ın modern sosyolojiye armağan ettiği iki temel kavram “çatışma” ve “sınıf”tır. Ona göre toplumsal yapının temel niteliği değişimdir, değişim ise çatışmayı, yani sınıflar arasındaki mücadeleyi ifade eder. Dönemin diğer düşünürleri gibi ilerlemeci bir anlayışa sahip olan Marks “Çatışma olmadan ilerleme olmaz” der. “Uygarlığın bugüne değin izlediği yasa budur”
Pozitivizm her şeyden önce modern bilimi temel alan ve dinsel-metafizik açıklamaları bilim-öncesi düşünme biçimleri olarak görüp reddeden bir dünya görüşüdür.
Büyük gelişmelerin olması için büyük devinimlerin olması gerekir. Avrupa da böyle bir ruh hali içindeydi. Görünürde iç karışıklıklardan muzdarip gerçekte ise geleceğe doğru büyük adımlar atan bir Avrupa söz konusuydu.
Nedensellik açısından rüzgarda uçan bir kağıtla, kendini kovalayan kalabalıktan kaçan bir adam arasında temelli bir fark vardır. Kağıdın korkudan, rüzgarın da kin ve nefretten haberi olmadığı halde: korku ve kin olmadan adamın kaçması, kalabalığın da kovalaması mümkün değildir.
Reklam
Burada sosyolojinin en yalın tanımı ortaya çıkmaktadır: Toplumu niçin, neden, nasıl soruları çerçevesinde inceleyip bir açıklama getirmek.
Bir kültürün medeniyet düzeyine çıkabilmesi için her şeyden önce bir dünya görüşü, bir evren anlayışı gibi düşünsel bir alt yapının geliştirilmesi gerekir.
Sayfa 131
Toplum kalıplar belirlememiş olsa ve bize de yaptırım uygulamamış olsa acaba bütün davrannışlarımızı gerçekten kendimiz belirlemek ister miydik sorusu önemlidir. Günümüz dünyasında popüler anlamda sürekli olarak özgürlük mesajları verildiğini görürüz. Reklamlarda bas bas "Ben özgürüm!" diye bağırıldığını duyarız."Özel hayatıma kimse karışamaz.","Doğal ol, kendin ol!","İçinden geldiği gibi davran!" sözleri de sürekli olarak duyduğumuz sloganlar haline geldi. Eğtimde ve psikolojide de özgürlüğe vurgu yapılıyor ve içten denetimli, kendi kararını kendisi alabilecek kapasiteye ulaşmış "birey"ler bir amaç olarak sunuluyor. Akademik ve popüler söylemler birleştiğinde, sanki toplumsal rollerimizin de sorgulanması, hatta özgür bir dünyada bu rollerin cenderesi içinde hapsolmanın çekilmez olacağı gizli imalar insan zihninde uyanıyor. Oysa insanlar, görünüşte özgür olmayı sürekli vurgulasalar da, gerçekte bütünüyle özgür olmak istemezler, zira mutlak özgürlük aynı zamanda mutlak sorumluluk anlamına gelir.
Sayfa 93
110 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.