Bizim Gizli Bahçemizden kitaplarını, Bizim Gizli Bahçemizden sözleri ve alıntılarını, Bizim Gizli Bahçemizden yazarlarını, Bizim Gizli Bahçemizden yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gördün mü, nasıl ugurlandıgını sevgilim? Günler, günler geçti, hâlâ daha uğurlanmaktasın. Aslında, sanki son yolculuğuna çıkmamış da yeni doğmuşsun; eş dost sana “Hoş geldin” demekte. Ne çok sevilmişsin, seni özleyecek ne çok insan varmış meğer. Sana güzel şeyler söylemek isteyip de söyleyememiş ne çok dostun varmış? Ne çok arkadaş seni görmek istermiş de bir türlü firsat yaratamamış. Sen şimdi hepsini bir arada görüyor, duyuyorsun. Şaşırdın mı? Bu kadarını ben de beklemiyordum doğrusu.
Neydi canım benim, o Teşvikiye Camii’nin kalabalığı? Her gelenin, gerçek, içten bir üzüntüyle, gözleri yaşlıydı. Kabristanda bile camideki kalabalık kadar dost vardı, neredeyse. Hava neydi öyle, birtanem? Günlük, güneşlik, âdeta bir bahar günüydü kış ortasında. Hani kimse diyemez, “Pamir’in cenazesinde dondum, sistit oldum” falan diye. Cami doldu, taştı; kalabalık Citys’in ucuna kadar kuyruk oldu. O güzelim güneşin ardından, Zincirlikuyu’daki kabrin tam kapanırken, gördün değil mi nasıl karardı hava? Arabalara bineceğimiz sırada, nasıl da yağmur bastırdı birtanem. Akşam duada, evde ayakta duracak yer bile kalmadı. Ardından seninle hep sevdiğimiz gibi, ikramla uğurladık seni Yaradanına; kadehleri şerefine kaldırıp hikâyelerini, anılarım anlatarak. Ne güzel gidişti o birtanem. Şimdi herkes seninki gibi bir ölüm sipariş ediyor Allah’tan.
Seni o kadar istiyor ve seviyordum ki, seni anlamaktan başka bir yol zaten hiç düşünmemiştim. Sense benimle o güne dek tatmadığın bir başka aşk, bir başka heyecan yaşadığını söylüyor, benimle beraber bilmediğin taraflarını keşfediyordun.
İlk kez otuz dokuz yaşında keşfettiğin babalık duygusunun sonuna kadar hakkını verdin; sevgini vererek ve sevilerek. Şimdi, ardından,artık iki yetişkin olan bebelerimizle seni anarken, her birimize ayrı ayrı verdiğin sevginin ve ilginin enerjisiyle ısınıyor içimiz, biraz perdeleniyor kaybımız.
Bebelerimiz senin için hayatındaki en büyük armağan olmuştu, üstelik pek hazırlıklı olmadığın halde. Tek bir gün bile, ne seslerinden şikayet ettin, ne de uykunda bile tepene çıkmalarından. Sana ne zaman yaklaşsalar kucağını açardın; dudaklarına bir tebessüm yayılır, keyiften mest olurdun.
Sonsuzluk mekanında özel ilgiye, şımartılmaya ihtiyacın olmayacağı için memnunum canım benim. Zira sana benden daha iyi bakacak kimseyi tanımıyorum. Bir tek anneciğinle, Şermin Anneciğimle buluştuysan eğer, yine aynı şefkatle sarılacaksın.
Biliyor musun birtanem, beni özleyecek olman beni endişelendiriyor. Sen hasret çekemezsin, bilirim; beceremezsin. Ben senin yokluğunda böylesine kanıyorsam, sen tek başına ne hallerdesin kim bilir?
Nasıl görünüyor acaba, oralardan buraları? Beni "Bir zamanlar..." diye mi hatırlıyorsun acaba? Yoksa, ilkinden son gecemize, hep yeni bir günün tazeliğiyle mi?..
Smokin gömleğini kesip çıkarmışlar. Saklıyorum hiç kesilmemiş gibi. Yüzüğün parmağımda, benimkinin yanında. Ben zaten yaşarken de seni hep yüreğimde, beynimde ve ruhum da taşıdım. Şimdi parmağıma da geçtin canım.
O sırada, henüz kaçamaktı aşkımız. Gecenin bir saatinde ayrı ayrı evlerimize dönmek vardı. O vakit yaklaştıkça, birbirimize daha da sıkı sarılır, hiç ayrılmak istemezdik. En büyük hayalimiz, hiç ayrılmadan sabaha dek birbirimizin kollarında uyuyabileceğimiz, uyanabileceğimiz günlerin gelmesiydi.
O kadar güzeldin ki; çirkin insanları çabucak fark eder olmuştum seninle kıyaslayarak. Biz öyle aşıktık ki birtanem, bu aşktan yoksun olma düşüncesi bile acıtırdı yüreğimi, da ha eksikliğini çekmediğim halde. Şimdi ise her şey, her renk, her ses, seninleliği anlatıyor, ardından.
Ve o derin uykunu sonsuzluğa çevirdiğin anda, sensizliği öğrenmenin yolunu açmış oldun bana, ölene dek sevmek ne demek göste rerek; otuz dört buçuk sene sonra hala bana sırılsıklam aşık, aşkla gidip beni de aşkla ve aşık bırakırken.
Seninle aşkı, aşık yaşamayı ve beraber yaşlanmayı tanıdım... İnsanları ve dünyayı tanıdım, anneliği tattım. Kocamla, hem eş, hem sevgili, hem dost, hem sırdaş, hem arkadaş olabilmenin verdiği gücü, güveni tecrübe ettim.
Zihninin, yüreğinin, ruhunun tek bir nişi kalmamıştı, bana kapalı. Senin hayatın o kadar bana ait olmuştu, ne kadar da emindin özelinin tümünü benimsediğimden.
Seviştiğimiz o ilk günden itibaren her şeyini anlatmıştın bana. Daha evvel yaşadıklarını, hissettiklerini, hayallerini... Sana ait her şey benim olmuştu. İçin dışın bir, gün kadar ay dınlık kendini hediye etmiştin bana.
Gözyaşları yüreğimin, uyandırırdı seni derin uykundan. "Beyin kanaması" dediğin de doktor, nereden bilebilirdi benim yüreğimin de kanamaya başladığını.