Bir kış gecesi doğup büyüdüğüm ve 27 senedir iyi günlerimin, kötü günlerimin, masum çocukluğumun, hoyrat gençliğimin, geçici arkadaşlıklarımın, daimi dostluklarımın, hırçın kavgalarımın, huzur veren anılarımın, özlem duyulan hatıralarımın mekanı olan, ben engel olmak istesem de her geçen gün gözümün önünde değişime uğrayan mahallemdeki sokakların birinde bulunan müstakil evimizden taşınma arefesindeyiz. Tam da böyle bir zamanda okuduğum, her sayfasında, yıllar sonra "eski" mahalleme yolum düştüğünde "Acaba aynısını ben de yaşar mıyım?" sorusunu sormama sebep olan bu kitap, daha münasip bir zamana denk gelemezdi herhalde.
Gelecekte geçmişe duyacağım özlemi, bugünden düşünüyor olmam da ayrı bir konu.
George Orwell’ın Aspidistra adlı kitabındaki Gordon (paranın köleliğine savaş açan ve sırf iyi para kazanmamak, ev kredisine, aile masraflarına gömülmemek için bilerek kötü bir işte çalışan ve yalnız yaşayan) ile Boğulmamak İçin adlı kitabındaki George ( evinin kredisini, ailesinin ve kendisinin diğer masraflarını karşılamak için sürekli çalıştığından dolayı paranın kölesi olduğunu düşünen), birbirlerine tamamen zıt yolları seçmiş olsalar da aynı şikayetleri ediyorlar.
Boğulmamak İçin
Herhangi birimizin çuhaçiçeği toplamaya vakti varsa bu madenlerde ciğerleri çıkana kadar öksüren adamlarla daktilolarda parmak çürüten kızların sayesinde.Hem karnınız tok değilse ve sıcak bir yuvanız yoksa zaten çiçek toplamak istemezsiniz.