En Eski Böğürtlen Şarabı kitaplarını, en eski Böğürtlen Şarabı sözleri ve alıntılarını, en eski Böğürtlen Şarabı yazarlarını, en eski Böğürtlen Şarabı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Birkaç yıl önce okumuştum. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Sade ve kolay okunabilir bir kitaptı. Konusuna gelince; Orta yaşlı bir kadın olan roman kahramanı bir gün mahzende bir şişe şarap bulur. Tüm yaşamı; çocukluğundan başlayarak bir film şeridi gibi gözünün önünden geçer. Biraz sıkıcı olmakla birlikte, okunabilir bir kitap.
Bir İngiliz yazar,yeni bir kitap yazmak için Fransa'nın bir köyüne gelir.Önceleri kitabını yazmaya koyulur fakat daha sonra ilgi alanı değişir ve çiftçilik yapmak ister.Ondan sonrada olaylar gelişmeye başlar.Biraz polisiye,biraz entrika,biraz macera,biraz tarımla ilgili bilgiler.Kısacası heyecanla okunabilecek bir kitap.Ama sakın sıkılıp ilk yarıda kitabı bırakmayınız.
Joanne Harris filme de uyarlanmış 'Çikokata' adlı eseriyle tanınan bir yazardır. Yazar, 1964 yılında küçük bir kasaba olan Barnsley'de Büyük Britanya'da doğmuş, babası İngiliz, annesi ise Fransızdı. Bu nedenle, romanlarında, eylem genellikle Fransa'da gerçekleşir.
Joanne Harri için, büyülü gerçekçilik romanlarını yazıyor diyebiliriz. Harris'in yinelenen temalarından bazıları kimlik sorunları, anne / çocuk ilişkileri, yemeğin duygusal rezonansı, gündelik şeylerin büyüsü ve dehşeti, topluluktaki yabancı, inanç ve batıl inanç ve küçük zevklerin sevincidir. Yazı stili duyulara, özellikle de tat ve kokuya odaklanır.
Yazarın "Böğürtlen şarabı" eserinde de yukarıda bahsedilen özellikleri barındırdığını açıkça görebiliyoruz. Değişime ve sıfırdan hayata başlamaya asla geç kalınmadığını vurgulayan, hayatın mucizelerine dair hoş bir eserdi. İnsanı çocukluk anılarına ve sihirli diyebileceğimiz anlara götürdüğünü söyleyebilirim.
"Bağışlanmak için güneşin öpücüğü,
Neşe için kuşların ötüşü,
İnsan bir bahçede Tanrı'nın kalbine
Dünyada başka her yerden yakındır."
sayfa 293
Jay, ikinci sınıf bilimkurgular yazışıyla aynı sebepten içtiğini düşünüyordu. Unutmak için değil, anımsamak, geçmişi örten sisleri yırtıp acı bir meyvenin çekirdeği gibi kendini yine orada bulmak için.
Anılar birbirini kovalıyordu. İzlenemeyecek kadar kalabalıktılar. Şişenin içinde sanki şarap değil de ekşi tortuların arasından ağır ağır halkalarını çözen zaman vardı. Bu ise onu farklı yapıyordu. Onu... Deli mi yapıyordu? Yoksa aklını başına mı getiriyordu?