“Better to be hated and alive, better to be in pain than a murderer, better to be alone and safe.”
Uzun zamandır okumayı beklediğim serinin ilk kitabı bitti sonunda. Kısaca konusuna gelirsek; Oleander 5 sene önce annesini ve ona bağlı olan üç ‘Bond’u (babalarını) trafik kazasında kaybedip tek kurtulan olduktan sonra kendisine bağlanacak 5 ‘Bond’un kimler olduğunu öğreniyor ve olan bir takım şeyler sonrası onlardan 5 yıl boyunca kaçıyor. Oli’yi bulan 5 Bond’u onu geri getiriyor ve ona kaçmasının cezasını çektiriyorlar özgürlüğünü kısıtlayarak.
Kitap olay açısından biraz durgundu ve direk evrene giriş yapıldı. Bond ne demek, Bonded, Gifted vs gibi kavramlar, evren ve fantastik öğeler pek açıklanmadı. Bunlar biraz eksiydi benim için. Gifted denilen bir toplum var ve bu toplumda herkesin bir gücü var. Şekil değiştiriciler, elementleri kullananlar, zihin okuyucular, felç ediciler, zehirli gaz salgılayanlar vs. bir sınır yok. Kızımızın da bir gücü var ve bunu saklıyor. Herkes onu güçsüz bir Central Bond Yani diğer Bond’ların bağlandığı kişi olarak görüyor. Ve kaçtığı için de toplumdan dışlanıyor. Döndükten sonraki süreçte Bond’ları ile ilişkisini, neden güçlerini sakladığını ve neden kaçtığını kısmen anlatıyor bu kitapta. Nox’u öncelikle hiç sevmiyorum şu an. North’a karşı nötr gibiyim. Gabe, Gryphon ve özellikle Atlas’ı aşırı sevdim. Son 100 sayfada olan şeyler yüzünden öyle bir yerde bitti ki hemen ikinci kitapla devam edeceğim.