Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bu Cennet Bu Cehennem

Zeynep Oral

Sayfa Sayısına Göre Bu Cennet Bu Cehennem Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Bu Cennet Bu Cehennem sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Bu Cennet Bu Cehennem kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“1980 darbesi sonrası, kitap yasağını olduğu dönemde, kitaplarla ilgili raporları yazanları eleştiriyor burada yazar. Kitap 96 tarihli... Ahhh Ahh şimdi ne haldeyiz Türkçe konusunda.” “Bir başka dikkati çeken nokta, korkunç bir Türkçe, imla yanlışlarının egemen olduğu bir Türkçeyle yazılmış olmaları. Raporları okurken, bunları yazanlar hiç mi Türkçe dil bilgisi öğrenmedi diye şaşırıyorsunuz. Çoğu “de” ve “da” ne zaman ayrı yazılır, ne zaman bitişik, bilmiyorlar. Asıl en önemli olanı da, berbat bir Türkçeyle yazdıkları bu raporlarda çoğu zaman, inceledikleri kitapların Türkçelerini beğenmemeleri…”
Ve en çok şu soruyu vurgulayacağım: Altı günde bunlar yapabiliyorsa, dağları taşları aşıp su, elektrik getirebililiyor, kanalizasyon döşenebiliyorsa, altmış yıldır neden hiçbir şey yapılmadı?
Reklam
Erkekler hep erkekçe, kadınlar hep kadınca konuşuyor. Erkeklerin geleceğe ilişkin beklentileri politik. Ya da şöyle özetlenebilir: Irak’a dönüp, sonuna dek savaşı sürdürmek. Özgürlüğe dek, bağımsızlığa dek... Kadınların geleceğe ilişkin beklentileri ise çocuklarını yaşatabilmek, hayatta kalabilmek.
Van’da bir kırtasiyeci: “76 Depreminde millet açıkta kaldı ya: Karagündüz Köyünde hemen konutlar yapıldı. Ama kimse evlere girip yerleşemedi. Çünkü suyu elektriği yoktu. Sonra Afgan mülteciler gelecek dediler. On yılda yapılamayan on günde yapıldı. 14 kilometreden su da elektrik de geldi Afganlılar yerleşti.” Kucak açmayla, “onlar bizim parçamız, bizim akrabamız, kardeşimiz’le, neden onlara sağlanan olanaklar bunca zamandır bize sağlanmadı kıskançlığı arasında gidip geliyorum...
Balık denilince aklıma tek şey gelir: Hamsi :)
Bir hamsiyle 15 kişi doyarmış. Beşi kokusuyla, beşi çorbasını içer, beşi de hamsini kendisini yer.
Reklam
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nden Hamsi üzerine
Lazların üzerine düştükleri, alışverişi hakkında kavga ettikleri, hamsi balığıdır. Bu balık hamsinde -yani kış mevsiminin elli günlük bölümünde- çıktığı için hamsi balığı derker. Balığın çıkışını tellallar haber verir.(...) Bu balık bir karış kadar, ince ve morca cilalı, gümüş gibidir. Faydası o derecedir ki, yedi gün devamlı yiyen kimsenin şehveti son derece artar. Çok kuvvet verici ve hazmı kolaydır. Ağrı hastalığına tutulan adam yese, şifa bulur. Bir evde yılan ve çiyan olduğu zaman hamsi balığının başı tütsü edilse kaçar. Kırk çeşit yemeğini pişirirler. Kebabı, çorbası, yahnisi, böreği ve baklavası olur. Doğrusu, sevilecek mübarek bir yemek olur
Biliyorsun artık Türkiye’de kalkınmak demek, tüketmek demek!
Onlara sorarsanız, şu koalisyon dedikleri şöyle bir şey: “Ha evliluk gibi bir şeydur. Döt safhası vardur: Can cana, yan yana, cöt cöte ve cit öte!”
Reklam
Paylaşıldı mı yalnızlık, yalnızlık olmaktan çıkmıştır...
Yetmişinde sızı düştü dizime Yaş seksen, duman çöktü gözüme Doksanda kimse bakmaz yüzüme...
95’inde bir dedenin çocuklarına ve torunlarına söyledikleri
Dedim çocuklara, biz ölürsek ağlamayın. Toprak altından ağlamanızı duymayız bile… En iyisi, ölmeden çay ve şeker alın bize. Çayı ve şekeri, gözyaşlarından daha çok seviniriz. Bari aldıklarınız bir işe yarar.
Hepimiz bir zamanlar çocuktuk… Bizim çocukluğumuzda savaşlar henüz televizyon ekranları ile evlerimizden içeri, odalarımızdan içeri girmiyordu. Beyinlerimizden ve yüreklerimizden içeri girip yaşamamıza egemen olmuyordu. Bizim çocukluğumuzda tanıklık ettiğimiz savaşlar, yaşıtlarımızın plastik tabancalar, tahta tüfeklerle yalancıktan gerçekleştirdikleri sokak savaşlarıyla. Bir de zaman zaman büyüklerimizden dinlediğimiz savai zaman yoklukları vardı anlatılan… Bunlar anlatılırdı ki, bugünün değerini daha iyi anlayalım… Kısacası yaşıtlarım ve ben savaşsız büyüdük. Şimdikiler gibi değil.
Sayfa 101Kitabı okudu
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.