Kim bilebilir, Bahmutov, bir kişiligin bir başka kişilige katılmasının, onu etkilemesinin, o insanın yaşamını, yazgısını nasıl degiştireceğini? Aslında bu bizim bilemeyecegimiz sayısız gizli yanları olan bütün bir hayatı ilgilendiren bir şey ... En iyi satranç oyuncusunun bile ancak birkaç hamle ilerisini tasarlayabildigini söylerler. On oyun ötesini tasarlayabilen bir Fransız kumarbazdan, dahi diye söz ediyordu gazeteler. Bir de burada ki hamle olasıliklarinı, bilinemezlikleri düşünün ... Birine tohumunuzu, 'sadaka'nızı atarken, yani her ne biçim altında olursa olsun birine bir iyilik yapılırken, kişiliğinizden bir şeyleri karşıya veriyor ve ondan da aynı şekilde bir şeyler alıyorsunuz demektir. Başka bir deyişle kişilikler birbirine katılmakta, birbirine eklenmektedir. Biraz daha dikkat karşılığında ise en beklenmedik keşifler ve bunların size sunacagı bilgilerin ödülü beklemektedir sizi. Bir süre sonra, yaptıgınız bu işi bir bilim gibi görmeye başlarsınız ve sizin tüm yaşamınızı kaplar, içine alır bu bilim. Öbür yanda, düşünceleriniz cisimlenecek, yani saçtıgınız -ve belki de sizin çoktan unuttugunuz-tohumlar yeşerecek, gelişip büyüyecekler ve sizden başkalanna geçeceklerdir. Böylece kimbilir insanlıgın geleceğinin belirlenmesinde de bir rol oynamış olacaksınız? Bu ugraşınızın bilgisi ve bütün bu yaşam, sonunda sizi devasa bir tohuma sahip olmak, yani dünya ya muazzam bir düşünsel miras bırakmak düzeyine getirir ve böylece ...
Daha sonraları köyde herkes (Şneyder bile) beni çocuklarla büyüklerle konuştuğum gibi konuşmakla, onlardan hiçbir şeyi gizlememekle suçlarken, çocuklara yalan söylemenin utanılacak bir şey olduğunu, aslında onlardan saklamaya ne kadar çalışırsanız çalışın, çocukların iğrenç şeyleri çok iyi bildiklerini, oysa benim onlara kötü bir şey öğretmediğimi söylüyordum. "Herkesin bir zamanlar kendisinin de nasıl bir çocuk olduğunu hatırlaması yeter," diyordum.
Çok belirsiz bir hüzün vardı içinde ve ona en büyük acıyı veren de buydu. Gerçi ağır, üzücü, apaçık gerçekler vardı önünde, ama hüznü düşüncelerinin, hatırladıklarının üzerindeydi. Kendi kendini avutamayacağını biliyordu.