Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
Yüksek Puanlı Bugünü Yaşama Arzusu Yorumları ve İncelemeleri
Yüksek Puanlı Bugünü Yaşama Arzusu sözleri ve alıntılarını, yüksek puanlı Bugünü Yaşama Arzusu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.Puan
8.710 üzerinden
Kitap başarılı bir psikiyatr olan Julius'un ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenmesiyle başlar. İlk şoku atlatan Julius hayatını ve mesleği boyunca yardım ettiği kişileri gözden geçirirken 3 sene boyunca uğraştığı fakat yardım edemediği Philip'i hatırlar. Onunla yeniden iletişime geçer ve Philip'in, Arthur Schopenhauer'ın fikirleri sayesinde iyileştiğini öğrenir. Philip'i terapi grubuna alır.
Kitap boyunca üyelerin grup terapisindeki yaşantılarına şahit oluyoruz. Kitapta bir taraftan grup terapisinin içeriği anlatılırken bir taraftan Arthur Schopenhauer'in hayat hikayesini okuyoruz.
Kitabın sadece psikoloji alanında uzman kişilere değil, psikoloji ve felsefeye ilgisi olan herkese hitap ettiğini düşünüyorum. Grup terapisi dinamikleri ve üyelerin ruhsal durumları çok güzel işlenmiş. Schopenhauer'ın sözlerine sıkça yer verilmiş.
İnsanı düşünmeye, hayatını gözden geçirmeye, anlamlı bir hayat yaşayıp yaşamadığını sorgulamaya iten bir kitap, çok beğendim kesinlikle okumanızı öneririm.
440 syf.
10/10 puan verdi
varoluşçu terapi yönetimini kurgusal edebiyatla harmanlayan yalom'un Nietzsche Ağladığında kitabı ile Nietzscheci felsefeyi, bu eseriyle de Schopenhauerci felsefeyi işliyor olay örgüsü içinde. terapist - hasta ilişkisini öyle işlemiş ki, nakış işlemesinin görünen kısmının güzelliği ile terapisti, örgünün diğer tarafında iplerin birbirine nasıl geçtiğini gösteren kısmıyla hastayı ele almış. terapist de hasta da Schopenhauer'dir aslında.
kitabın diğer bölümü olan grup terapisi ise ölüm ve ölüm korkusu üzerine. neden korkulur ki ölümden? yakında ölecek olsanız nasıl yaşardınız? hayat nedir? gibi sorular altında Schopenhauer işleniyor.
kendi fikrimce ölümün acıların sonu olacağını kestirdiğinde insan, dört elle sarılıyor ona. ölüm korkusunun temel kaynağı ise benliğini hiç keşfetmemiş, insan ve toplum analizi yapmaya gerek duymamış, 'kendine duyarsız' insanların ekseriyetiyle yaşayacağı duygu olabilir diye düşünüyorum. çünkü tamamen kaygı* ekseninde yaşarlar. bundan sıyrılmaya çalışanlar ise din olgusuna sarılıyor ve ikinci bir hata yapıyor. çünkü ölüm korkusundan kurtarmaz aksine daha da körükler. bu noktada insanın temel ihtiyacı felsefedir. kendini sorgulaması ve hayat üzerine düşünmesi insanı tüm kaygılarından kurtarır. Schopenhauer da tam olarak bunu anlatır insanoğluna.
''Schopenhauer yalnızlığı'' desem hayata dair bir çok realitenin cevabı olabilir bu deyim.
eser çok güzel... okuyun okutun derim.
Merhaba sevgili okur
Bugünü Yaşama Arzusu, Irvin Yalom'un okuduğum ilk eseri oldu. Bugünü Yaşama Arzusu, ana konusu olarak grup terapisini ele alan ve bu grupta kendisini Arthur Schopenhauer'in öğretileri ile tedavi ettiğini söyleyen Philip'in hikayesi ile bütünleşiyor.
Eserin kısaca özetini yapmak gerekirse, ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenen psikoterapist Julius, hastalığa yakalandığını öğrendikten sonra içsel bir yolculuğa çıkar ve aynı zamanda geçmişini gözden geçirmeye karar verir. Bu geçmişe yolculukta 20 yıl önce başarısız olduğu seks bağımlısı Philip ile karşılaşır ve onla iletişime geçer. Philip ise hastalığına şifasını 19. yüzyılın en büyük dahilerinden olan Arthur Schopenhauer'ın felsefesinde bulmuştur ve artık felsefi danışmanlık hizmeti vermek için eğitim aldığını anlatır. Ancak terapi vermesi için bi süpervizöre ihtiyacı vardır. Bu noktada Julius ile Philip bir anlaşma yaparlar. Bu noktadan sonra hikayemiz başlıyor. Gerçekten grup terapisinin etkisi ve gücünü hissediyor ve A.Schopenhauer'i de daha yakından tanıma fırsatı buluyorsunuz.
Yalom, akıcı bir dille oturumları anlaşılabilir şekilde anlatmış. Kendi adıma zaman zaman oturumlardan birinde o sandalyelerde oturup grubun bir parçası gibi hissettiğimi söyleyebilirim. Çünkü ana ve yan karakterler oldukça bizden, günlük hayatta karşılaşabileceğimiz kişiler. Bu açıdan kendinizi hikayeye daha yakın buluyorsunuz. Yazarın sadece bu kitabı ile kalmayacağım muhtemelen çünkü gerçekten çok sevdim. Psikoloji ve felsefeye ilgisi olanlar varsa mutlaka tavsiye ederim.
Her zaman söylediğim gibi kitapla ve sevgiyle kalın ️
Psikiyatr Julius Hertzfeld, düzenli olarak gittiği doktor kontrolünde, cilt kanseri olduğunu öğrenir. Sağlık durumundaki bu ani ve sarsıcı gelişme onu, kendi hayatı hakkında sorgulamaya iter. Doktorunun bir yıl sağlıklı kalacağına dair verdiği güvenceyle tam olarak nasıl bir hayat sürmelidir? Hastalarına nasıl davranmalı ve tedavilerinin devamı
Mutluluk , geleceğin telaşından sıyrılarak ve geçmişin öfkesinden arınarak " şu an " da var olmakta saklı. Bitmeyen beklentilerimiz , yerine getirdiğimiz arzuların yerine yeniden acı yaratarak sürekli bir döngü halinde kendimizi mücadeleye zorlamamız ise mutluluğun önündeki en büyük engel. Var olmayı , ne için yaşadığını ve ölümü kabul etmek , geriye pişmanlık bırakmadan, bir insanın tüm potansiyeliyle yaşaması ve kendini gerçekleştirmesi ölüm kaygısını azaltır .. Yaşadığımız her bir anı bir sonmuş gibi derinliklerimizde hissederek yaşadığımızda ve çevremizdeki bazı zamanlar fark bile edemediğimiz birçok güzelliği zamanı yavaşlatırmış gibi izlediğimizde daha temiz bir düşünce sistemiyle daha mutlu olabiliriz ..
“Schopenhauer talih çarkını sürekli olarak döndürmenin kaderimiz olduğunu söyler; bir şeyi isteriz, alırız, kısa bir süre tatmin yaşarız, bu tatmin hızla sıkıntıya dönüşür, ardından mutlaka bir sonraki istiyorum gelir. Arzuyu doyurarak kurtuluş olmaz, insanın çarktan hemen atlaması gerekir.”
Schopenhauer, Freud, Nietzsche, Kant,Spinoza,Epiktetos tarihin en ünlü filozoflarıyla ve onların kimi zaman birbirine karşı kimi zaman tutarlı görüşleriyle dolu bir kitap.
Yalom ile Nietzsche Ağladığında kitabı ile tanışmıştım sonra bu kitapla hayranlığım bir kat daha arttı. Schopenhauer ve hayatını bu tarzda anlatmak efsane bir bakış açısı olmuş.
Grup terapisi ve varoluşçu terapi olarak bu iki yaklaşımı olabilecek en anlaşılır şekilde okuyucuya anlattığı su götürmez bir gerçek.
Schopenhauer gibi insansevmez( ki onlara “iki ayaklı hayvan” şeklinde hitap ediyordu), kötümser, ketum,büyük düşünürler dışında herkesi küçümseyen birinin terapi alması gibi bir düşünce imkansızken birden onun gibi birinin bir grup terapisi aldığını bize hayal ettiren bir kitap.
Ve Arthur Schopenhauer ile tanışmanın o muhteşemli ve sizi şoke eden düşünceleri böyle bir insan nasıl varolmuş demenize sebebiyet veriyor. Katıldığım fikirleri olduğu kadar nefret ettiklerimde tabiki oldu.
Son olarak ölümle ve ölümün korkusuyla ölümden sonrayla bizi yüzleştirme şekli. Tüm bunları sorgulamamız.
Bana piskolojiyi sevdiren yazara minnetlerimle... Şiddetle tavsiye edilir.
440 syf.
10/10 puan verdi
Ölüm ve hayat arasındaki çizgide, hayatın yüzeyinde kalmayıp derinlerdeki küflü tabakalarda acıyla varoluş çığlığı duyan, olağandışı derecede yalnız, geçmişinin ve acısının ekşi kimyasallarıyla yaşama dair gözlemlerini sunan sevgili Alman dâhi filozofumuz Schopenhauer ve onun kaygılı ve kederli hayatı üzerinden bir grup terapisi ile okuyucuya hayat, cinsellik, duygular, içsel yoksulluğun telafisi, anlam arayışı, arkadaşlıklar, ilişkiler, sevgi, özellikle affetme, aşk, psikoloji, felsefe gibi konularda farklı bakış açısı sunan güzel bir kitap. Schopenhauer'in kötümser dünyası bazılarına gerçekçilik olarak görünebilir. Kimi zaman Schopenhauer'a hak verebilir kimi zaman da çok fazla ajitasyon yapıyor diyebilirsiniz. Fakat olumlu ya da olumsuz ne derseniz deyin, bu kötümsere, birçok konuda hak vereceksiniz. Psikoloji ve felsefeye meraklı her kitapseverin mutlaka okuması gereken bir kitap. Ölüm gelmeden, yaşamayı öğretme amacı olan bu grup terapisinde siz de yerinizi alın.
"Bizi dünyaya bağlayan ve (kaygı, yakıcı arzu, öfke ve korku dolu olan bizi) sürekli acı içinde ileri geri sürükleyen binlerce istenç bağı: O hepsini kesip paramparça etti." *sayfa 171
Felsefe&Psikoloji Ve Dünya Kavramına İnce Bir Bakış..
Yine tam benlik , felsefe ve psikoloji yi birleştiren harika bir kitap daha okumaktan mutluyum.
Ölümcül bir hastalığa yakalanan terapist Julius'un gözünden hayatın anlamı, gündelik hayat sorunları ve seks bağımlısı bir danışanın da katılımıyla bu duygunun hayata olsn zararlı etkilerini irdeleyen olağanüstü bir eser.
İnce bir detayda ünlü filozof Arthur Schopenhauer ' ın felsefesinden alıntılarla ve onun gerçek yaşam öyküsü üzerinden iyileşma çabalarını anlatan bir başucu kitabı.
Her satırda okurda kendi dünyevi hırsları yüzünden çektiği boş sıkıntıları irdeleyerek bir nevi terapi alabiliyor tabii geç kalmadıysa hayata.
Tam bir kaynak eser...
432 syf.
10/10 puan verdi
Bağ kurmayı bilmeden yaşamak mı yoksa bağ kurmayı bilmeyen bir insana denk gelme şanssızlığına nail olmak mı daha yıkıcı bu hayatta?
Buddha'nın öğretilerinden etkilenmiş Schopenhauer, okuyucularına bu hayatta mutluluğun olmadığını sadece acısız anların olduğunu söylüyor. Acısız yaşamanın tek yolunun ise bağ kurmaktan kaçınmak olduğunu söylüyor. Hatta durum öyle noktaya geliyor ki bağ kurmadan yaşayan insanların ölüm korkusundan kurtulabileceklerine bile değinmektedir.
Kaldı ki hepimiz bu hayata gelirken ölüm cezasıyla çarptırıldığımıza göre bu korku hepimizin ortak noktasıdır. Ancak insan gençken sadece yarının hayali ile yokuş yukarı tırmandığı için ancak sona yaklıştığında yokuş aşağı yuvarlandığını fark eder ve ölümün soğukluğu ve ölümden sonraki belirsizliklerin gerçeğiyle yüzleşir.
Bununla birlikte acının panzehiri vardır: arzunun, bağın, benliğin sona erdirilmesi. Bir başka deyile ölüm korkusundan ve yaşarken acı çekme korkusundan kaçınmanın tek yolu sadece bağ kurmaktan kaçınarak inzivaya çekilmek ve acıyı deneyimlemek yerine onları dışarıdan bir gözlemci gibi izlemektir. Çünkü kurulan bağlar peşinden duyguları da getirir. Duygulardan arındırılmış ve bağlanmadan kaçan bir insan, yaşayan ölü gibi geliyor kulağa.
Sonuç olarak;
"Hayat bu kadar acı mı veriyordu ki sükunet uğruna feda edilmesi gerekecekti? "
Kitabın yarısı Schopenhauer’in biyografisi diğer yarısı grup terapisinde bir araya gelen yedi kişinin hikayesini anlatıyor. Yer yer bu kadar karamsar olup neden kendiliğinden ölene kadar bekledin de insanların kanını emdin Sayın S. diye düşünsem de terapideki her oturuma şahit olmak için sabırsızlandım.
Yalom’un kitaplarındaki en sevdiğim özellik hem pozitif hem negatif bakış açısını iç içe sunması. İki taraf da kartları açık oynuyor ve ikisi de mantıkla ve bilgiyle destekleniyor. Kitabı bitirdiğinizde size kalan “Peki hangi yaklaşım doğru?” sorusu.
Bu sorunun yanıtı da şu satırlarda verilmiş aslında;
“Kant’ın keşfi, dünyayı gerçekte olduğu gibi değil de kişiselleştirilip işlenmiş şekliyle algıladığımızdır. Uzam, zaman, miktar, nedensellik gibi özellikler bizim içimizdedir, dışarıda değil. Biz onları gerçekliğe dayatırız. Ama o zaman saf, işlenmemiş gerçeklik nerededir? Biz işlemeden önce orada olan, ham varlık nedir? Kant bunu asla öğrenemeyeceğimizi söylüyor.”
Psikoterapiye merak salmamı sağlayan kitap
Hastalık sebebiyle sayılı günü kalan psikoterapist Julius'un geriye bakışını ve aynı zamanda pesimist filozof Schopenhauer'ın hayatını okuyoruz. Kadınlara olan ilgisi yüzünden tedavi olmak isteyen ancak Julius'un tedavi edemediği nadir hastalardan Philip, odağı başka bir yere çekmenin önemini bize sürpriz bir şekilde gösteriyor. Sizi felsefeye ve psikolojiye çekecek eser. "Bir kedi yavrusunun can sıkıcı yanı,
Eninde sonunda bir kedi olmasıdır."
"Ne zaman bir başkasına uzansam kendim eksiliyorum."
Yalom bu romanında Schopenhauer’in hayatından kesitlere yer vererek felsefe ve psikolojinin hakim olduğu yaşamın gerçeklerinde okuru düşünmeye, sorgulamaya teşvik ediyor…Yaşamın ve var olmanın felsefesini, ölümü, aşkı,cinselliği, ikili ilişkileri, empati kurmanın önemini, yaşamın vazgeçilmez gerçeklerini anlatan her açıdan zengin harika bir kitap… Romanı okurken Schopenhauer’in hayatını da öğreniyorsunuz… Felsefe ve psikolojiyi sevenlerin zevkle okuyacağı güzel bir eser. İyi okumalar dilerim…
Muhteşem bir Yalom kitabı daha.
Bana hissettirdiği duygular insansevmez ve yıkılmaz görünenin bizi nerelere sürükleyebileceği korkusuydu.
Grup terapisinin Schopenhauer gibi bir filozofla ne derecelere kadar uygulanabileceğini de okumuş oluyorsunuz.
nietzsche ve schopenhauer arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları daha iyi görmemi, freud'un bazı görüşlerini daha iyi anlamami sağlayan, felsefe ve psikolojiye ilgisi olanların beğeneceğini düşündüğüm bir kitap. schopenhauer, kant, nietzsche, freud ve irvin yalom'un neredeyse bütün kitaplarını okumuş biri olarak bu kitabı çok beğendim.
Efseneler Arasında
Grup terapisinden yola çıkarak birçok farklı hikaye bir arada toplanmış.. Kitabı okurken hem bir sürü psikolojik sorunu tanıyorsunuz hem de kendinizden birşeyler buluyorsunuz.. Bu söylediklerimin hepsini de sıkmayan bir hikayede buluyorsunuz.. Kesinlikle doğru zamanda uzun uzadıya okunup başucu kitabı yapılmalı!