"... insanoğlunun icat ettiği en kahrolası silah olan fotoğraf makinesinin, düğmesine basıldığı an objektifinden çıkan merminin, zamanın içinde yolculuk yapıp, tam yüreğimize saplanıp, zamanı durdurduğu, -şimdi, çoğu sararmış- an parçalarını masanın üstüne boşaltacaksın, ve bazı şeyleri duyumsamamaya çalışarak, bavulundan yılların parfümü kokan bir mektup demeti çıkarıp, çocuksu bir el yazısıyla yazılmış satır aralarında, insanlık tarihinin en eski sırrı aşka dair bir şarkı arayacaksın. Ama biliyorsun ki, bütün bunlar aylarca liman köşelerinde iş beklemiş aç bir gemicinin karnını doyurmaya yaramayan fantezilerdir. Şimdi o çılgın kavgaya başlamalısın! Tayfa salonunun kapısını olanca gücünle tekmeleyerek açıp, fırtına gibi çıkan bir sesle: 'Ben bu geminin yeni güverte lostromosuyum lan!' diye kükremelisin..." Dünyanın bütün sularının, köşe bucak her limanına giden gemilerde gemiciler ve onların içinde Türk olanlar vardır. Nihayet bunlardan biri de oturur, yaşayıp duyduklarını paylaşmak ister. Sonuç elinizdeki uçuk romandır...