"Orada hiçbir şey yoktu aslında. Hazırlanmış damgalar, alına vurulunca bir daha silinmeyen mühürler vardı. Herkesin alnına bir mühür vururdu başkaları. Kimisine 'bizden', kimisine 'bizden değil' diye. Aslında, hiç kimse başka bir kimseden sayılmazdı. Öyle iken kimisi damgasıyla övünür kimisi damgasında utanırdı. Göz kamaştıran, gölgesiz, karanlıksız, değişmeyen aydınlığın içindeki o dar, sonu gelmez yollarda koşuşan, telaşlı insanlar birbirini hem görür hem de görmezlerdi."
"Kullana kullana eskitiyorlardı beni de insanlarım. Bir fırsat gözlüyordum, basıp gitmek, denize ve güneşe kavuşmak için. En sonunda bir hırka bir lokma değil miydi yaşamaya yeten. Nerede olsa dayanır, ölene kadar yaşardım. Kaçmaya hazırdım ama yapamıyordum. İnsan olmak çok güç bir meslekti."