Nihayet sakladığım en büyük sırrı çözmüşlerdi.
Ben aslında ipekböceğini kozasının içindeyken öldürmüştüm.
Başka türlü kumaş dokunamıyordu ne yapayım...
Bu anlatılmaz ve anlaşılmaz garip özlem ve titreşimlerde kaybetmişim bütün çocukluğumu. Kimbilir belki de hayatımın büyük bir parçasını. Belki bir enayi, bir salak, belki de serseri bir duygusal gibi...
... Ama minicik kalan hep bendim. Ve ben onun için fırsat buldukça öldürmüştüm. Ezmeye kalktıkları, tuzak kurdukları, yalan söyledikleri, alay ettikleri, bir şeyler koparmaya çalıştıkları ve daima sonunda öldürdükleri için.
Elektrik yoktu o zamanlar. Anne diye bir kadın dolaşırdı evin içinde, babaanne diye bir ihtiyar, baba diye bir adam, bir de Sadakat diye bir evlatlık...
- Niye öldürdün, diyordu.
Büyük olduğu ve beni döveceğini söylediği için öldürmüştüm. Hoş ben öldürmeden önce de zaten ölüydü. Yaşadığı yoktu ki... Üç beş kuruş almaya çalışan bir işçi parçasıydı.