Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Büyük Kardeşim Atatürk

Makbule Atadan

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
"Kuşların yeri kafes değil, göklerdir oğlum."
Sayfa 94 - Ka Kitap 2.Baskı Kasım 2016 İstanbul
Zaman
"Zaman, acılarımızın üzerinde merhametli bir el yumuşaklığı ile dolaşır. Kanayan içimiz yavaş yavaş durulur, heyecanımız gevşer ve acılar birer birer hatıralaşır. "
Sayfa 87 - Ka Kitap 2.Baskı Kasım 2016 İstanbul
Reklam
Anılar...
"Bir şehirden ayrıldık mı, arkamızda kalan evler birer birer kaybolur; renkler söner ve biraz sonra her şey anlaşılmaz bir yığındır. Bizim hatıralarımız da böyledir. Aradan uzun yıllar geçince, ayrıldığımız bir şehir gibi hatıralar da geniş bir sis içinde kalır."
Sayfa 7 - Ka Kitap 2.Baskı Kasım 2016 İstanbul
"Yalnız insanların değil, ağaçların, çiçeklerin, otlarında karnı acıkır. Dilleri olmadığı için bir şey söylemiyor onlar. Fakat aç kaldıklarını boylarından, yapraklarından anlıyoruz."
Sayfa 124 - Ka Kitap 2.Baskı Kasım 2016 İstanbul
"Gelin, istisnalar bir yana bırakılırsa, kocasının evinde iğreti ve takma bir varlıktır. Kocasının evinde diyorum, dikkat ediniz. Gerçekten de öyledir. Kurulan yeni ailenin halk dilindeki adı koca evidir, paylaşılan ev değil, yalnız erkeğin evi... Türk kadınının hukuki durumunu bundan daha iyi dile getiren bir şey olabilir mi?"
Sayfa 28 - Ka Kitap 2.Baskı Kasım 2016 İstanbul
Babam akşamüstü eve döndüğü zaman Mustafa’nın pazarlığını annemden öğreniyor. Baba, oğul konuşuyorlar: “Sen ne yaman delikanlısın be Mustafa? Pazarlık yapmayı öğrenmişsin. Biraz büyümde seni mağazaya alayım. “Gitmem mağazaya ben. Direkler, tahtalar arasında ne yapacağım? Canım patlar benim orada..” “Bir şeycik olmaz. Müşteriler gelir. Pazarlık yaparsın.” “Olmaz. Pazarlık yaptığımı annem mi söyledi sana?” “Annen ya. Bir kuruşa kuş satın almışsın. Çok ucuz. Kuşların yeri kafes değil, göklerdir oğlum. Al sana bir çil altın.” Mustafa yatak odasına gittikte sonra babam anneme uzun uzun bakıyor ve gözleri yaşarıyor: “Derin duygulu bir oğlumuz var, Zübeyde.” diyor. “Bizim her şeyimiz o, her şeyimiz. Hayat mı bu bizimkisi, hür göklerden zorla koparılıp kafese sokulan kuşlardan farkımız ne? Vatan parçalanıyor, biz ise görünmeyen tellerin arasından seyrediyoruz. Bir şey değil, belki iki kuş salıvermek bir şey değil. Fakat çocukta bir seziş var. Belki anlamıyor. Ama duyuyor. Çok hoşuma gitti...”
Sayfa 94 - Ka Kitap
Reklam
Büyük kardeşim beş yaşındadır. Bir gün tanıdıklarımızdan birini görmek için evden ayrılmış, yoldan yürüyorlar. Mustafa çok meraklı bir çocuktur. Bilmediği, görmediği ve tanımadığı bir şeyle karşılaşırsa hemen sorar ve sebepleriyle öğrenmeye çalışır. O gün de Mustafa durmadan soruyor. Fakat Mustafa ansızın annemden ayrılıyor. Annem birkaç kere “Gel buraya” diyorsa da, Mustafa orada değil. Annem merak içindedir. Dikkat ediyor ve anlıyor, sarışın oğlu sokak köşesinde heyecanlı bir pazarlığa girişmiştir: “İkisine bir kuruş.” “Olmaz.” “Olmazsa sen bilirsin. Bir kuruştan fazlasını veremem.” Pazarlık, nihayet bitmiş olacak ki Mustafa koşa koşa geliyor. Elinde iki kuş, tıpkı balkona gelen kuşlar gibi altın kanatlı. Çocuk heyecan içinde. Annem soruyor: “Kaça aldın bunları?” “Bir kuruşa. Pahalı mı?” “Pahalı ya.” “İsteseydi iki kuruş da verecektim. Fakat pazarlık yaptım. Niçin biliyor musun anne? Geriye kalan kuruşla iki kuş daha alırım da ondan.” “Ne yapacaksın bu kuşları? Hem şimdi misafirliğe gidiyoruz. Kafesimiz de yok. Başıma iş çıkardın Mustafa..” “Ben kafese koymayacağım onları. Şurası bahçelik. Orada salıvereceğim. Bak anne, bak. Haydi.. Görüyor musun? Tam ağaçlıkta kayboldu. Sıra şimdi ikincisinde. Haydi.. Bak, o da dosdoğru uçtu...”
Sayfa 93 - Ka Kitap
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.