Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyin

İsmail Köse

Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyin Gönderileri

Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyin kitaplarını, Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyin sözleri ve alıntılarını, Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyin yazarlarını, Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyin yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Abdullah 6 Şubat 1914 tarihinde Kahire'de Lord Kitchener ile görüşerek isyan planlamasını başlatmıştı. Lawrance'ın en yakın arkadaşıydı, Osmanlı Devleti'ne ait mahrem bilgileri İngilizlere büyük bir keyifle nakletmiş, kardeşi Faysal ile 1916 yılına kadar hatların arkasındaki casus gibi hizmet görmüştü. Lawrance ile birlikte Hicaz demiryoluna yapılan saldırılarla binlerce sivil ve Türk Askerinin canına kıymışlardı. Şimdiye kadar İngiliz politikalarını itirazsız uygulamıştı. Kirkbride'ın ültimatomu üzerine vicdanının derinliklerinden kopup dudaklarından büyük bir ıstırapla dökülen sözler yine Kirkbride tarafından kayda geçirilmiştir." İngiltere arap dostlarını terk etti, keşke Türklere sadık kalsaydık." Babası Şerif Hüseyin de büyük ihtimalle Akabe yolunda aynı pişmanlığı duyuyordu. Zira kendisi ve oğulları boş hayallerle büyük oyunun küçük taşeronları olarak İngiltere tarafından kullanılmış, işleri bitince de vahhabi suudlara karşı yüzüstü bırakılmışlardı. Tarihin çarkı büyük bir hızla dönüyordu, pişmanlık için artık çok geçti.
Milletlerin karakteristik özellikleri tarih içinde çok fazla değişim göstermez. Bir kez düşmanla iş birliği yapanın aynı şartlar oluştuğunda benzer davranışta bulunması yüksek olasılıktır. Nitekim 1920 yılından 2018 yılına kadar Arap Yarımadası'nda çok şey değişmemiştir. İngiltere ile 1920 yılında iş birlikleri kotaran İbni Suud'un torunları Arap Yarımadası'ndaki dikta hükümranlıklarını devam ettirebilmek için bugün Batı'nın bölgedeki ileri karakolluğunu; Amerikan emperyalizminin muhafızlığını yapmaktadırlar. Benzer şekilde Şerif'in oğlu Abdullah'ın torunları Ürdün'de kurdukları dikta idareyle Filistin'in yanıbaşında İngiltere'nin gözcülüğünü yapmaktadır. Şerif Hüseyin, isyan sonrasında Arap Yarımadası'nda kendisinin halife kral olacağı bir krallık hayal etmişti. Oysa savaş bittiğinde kendisi ve yarımada arapları için zorlu günler başlamıştır.
Reklam
240 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 günde okudu
Severek ve beğenerek okuduğum bir kitap oldu. Akıcı ve sıkılmadan bitirebileceğimiz bir eser. Ancak bu eseri okumadan yazarın diğer eseri Arap İsyanı'nı okumanızı tavsiye ederim. Bu kitap Şerif Hüseyin özelinde ele alınmış. Bölgeyi ve olayları bilmeden bu eseri okumak konuyu yüzeysel kılacaktır. Şerif Hüseyin'in karakterini, uygulamış olduğu politikaları, İngilizlerin kendilerine seçtiği piyonları nasıl kullandığını, Birinci Dünya savaşı arifesinde ve sürecinde bölgenin genel durumunu, yaşam entrikaları gözler önüne sermiş.
Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyin
Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyinİsmail Köse · Kronik Kitap · 201870 okunma
240 syf.
·
Puan vermedi
İhanetin Bedeli
Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyin
Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyin
Osmanlı Devleti'nin I Dünya savaşına girmesiyle birlikte Mekke emirliğine getirilen Şerif Hüseyin Büyük Arap krallığı kurma hevesiyle İngilizlerle işbirliği yaparak Türk ordusunu arkadan vurup yenilmesinde büyük rol oynamıştır. Kaderin cilvesine bak ki büyük hayalinin sonunda büyük bir hüsarana uğramış. Acımasızca Mekke'de katlettiği ve arkadan vurduğu Türklere sığınmak zorunda kalmış. Yine kaderin cilvesine bakın ki ihtiras uğruna Filistin'de Yahudi devletinin kurulmasına yol açmış ama Kader onu Filistinde yaşanan zulmü görmesi ve dünyada çekmediği ızdırabı kabrinde çekmesi için Mescidi aksain karşınadaki kabrine koymuş. Filistin'de yaşanan her acıyı umarım kabrinde görüyordur.
Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyin
Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyin
İsmail Köse
İsmail Köse
Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyin
Büyük Oyun'un Küçük Aktörü: Şerif Hüseyinİsmail Köse · Kronik Kitap · 201870 okunma
Tarihi süreç bilinip, tarihi olgu ve olaylardan ders alındığın da aynı hatalar tekrarlanmaz.
Sayfa 221 - Kronik KitapKitabı okudu
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Dr. Fazıl Küçük ile bir­likte kurucu liderliğini yapmış olup daha sonra KKTC Cumhur­başkanı olan Rauf Raif Denktaş, Şerif Hüseyin Kıbrıs'a sürgün edildiğinde bir yaşındaydı. Şerif Ada'dan ayrıldığında altı yaşında olan Küçük Raif, Şerif'in Ada'daki sürgün günlerine görgü ta­nıklığı yapmıştır. Şerif, 18 yıl yaşadığı payitaht hatıraları, düz­gün Türkçesi, Türk kültürünü çok iyi bilmesi nedeniyle Türk Devletine ihanetine rağmen Kıbrıs'taki Türk toplumu tarafından dışlanmamıştır.
Sayfa 205 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
Şerif Hüseyin Kıbrıs sürgünlüğünün ilk yıllarında günlerini Kur'an okuyup, Arap atı yetiştiriciliğiyle geçirmiştir. Arap Ayaklanması için kendisine İngilizler tarafın­dan gönderilen altınlardan milyonlarca sterlin tutarında kişisel bir servet biriktirip, bu serveti Kıbrıs'ta harcadığı şeklinde söy­lentiler yayılmıştır. Tutucu fikirlerinin bir kısmını bir kenara bı­rakıp, İngiliz adetlerine uyum sağlayan Şerif Hüseyin'in Kıbrıs'ta golf ve kroket oynadığı bilinmektedir.
Sayfa 204 - Kronik KitapKitabı okudu
Yine Ürdün, Filistin ile Arap ülkelerinin çoğunluğu tarafından kulla­nılan bayrak renk ve temel şeması da Şerif Hüseyin liderliğindeki asilerin kullandığı flamalarla hemen hemen aynıdır. Sırf bu du­rum bile Arap Milliyetçiliğinin gelişimiyle; isyana Arap coğrafya­sında yüklenen anlamı, daha sonra pişman olunduğu şeklindeki savların tutarsızlığını açıkça göstermektedir. Nitekim, isyandan pişman olan Ürdün hanedanının 1 Ürdün Dinarı gibi halk ara­sında en fazla dolaşımda olan paranın üzerine isyana bağımsızlık anlamları yükleyerek meşrulaştırıp, hafızalarda tutacak sloganlar yazıp, sembolik resimler yerleştirmemesi gerekirdi.
Sayfa 202 - Kronik KitapKitabı okudu
Osmanlı Devleti'nin koruyucu şemsiyesi ortadan kalktıktan sonra Arap Yarımadası şefler arası kanlı mücadele sarmalında kaosa sürüklenmiştir. Bu mücadele ve anlaşmazlık halen devam etmektedir. Şerif Hüseyin Paris Barış Konferansı görüşmeleri açıldıktan sonra, ümitlerinin gerçekleşmesi asla olanaklı olma­yan düşler olduğunu anlamaya başladı. Güneyden hızla yaklaşan Vahhabi Suud tehlikesi Şerif'in hülyaları için en büyük tehditti.
Sayfa 201 - Kronik KitapKitabı okudu
İbni Suud Hicaz'daki işgalini tamamladıktan sonra, "Hicaz Kralı ve Necd Sultanı Abdul Aziz bin Abdul Rahman el-Faysal el-Suud' elkabını kullanmaya baş­ladı. Suudlar, 1932 yılına kadar devletlerini Hicaz-Necd Kral­lığı şeklinde adlandırdılar. Suud Devleti bu tarihten itibaren "Suudi Arabistan Krallığı" adını almıştır. Halen de bu şekilde adlandırılmaktadır.
Sayfa 200 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
İbni Suud tarafından Ali'nin, atlarını, değerli halılarını ve İn­gilizlerden aldığı motorlu aracı da beraberinde götürmesine izin verildi. Ali, Filistin'e burası olmazsa Arap yerleşimi, kardeşleri Abdullah ve Faysal'a yakın bir yere gitmek istiyordu. Enteresan şekilde Ali babasının sürgün edildiği Kıbrıs'a gitmeyi talep etme­miştir. Filistin talebi Londra tarafından reddedildi. Uzlaşıdan altı gün sonra 19 Aralık 1925 tarihinde Ali resmen krallıktan çekildi. 20 Aralık 1925 Pazar günü, izin verilen kişisel eşyalarını alıp, diğer her şeyi arkasında bırakıp Cidde limanına giderek İngilte­re'nin limandaki gemisi Clematis'e bindi. Cidde'de oluşturulan geçici hükümet, 21 Aralık günü Şehri İbni Suud'a teslim etti. Ali 22 Aralık Salı günü limandaki diğer İngiliz gemisi Cornflower'a nakledildi. Aynı gün önce Aden'e buradan da kardeşi Faysal'ın idaresindeki Bağdat'a gitmek üzere Hicaz'dan ayrıldı.
Sayfa 197 - Kronik KitapKitabı okudu
İbni Suud daha önceki barışçı söy­lemlerine karşın yıl sona ermeden, 11 Aralık'ta Medine'yi işgal edip, gerekli kontrolü sağladığına inandığında daha önce verdi­ği taahhütlerden geri adım atarak Mekke ve Medine'nin kendi egemenliğinde kalmasına karar verdi. Cidde'nin direnmesi artık imkansızdı. Ali'nin krallığı ancak bir yıl sürmüştü. Ali, altı yıl önce Medine'yi kuşatıp Fahrettin Paşa'yı esir alan birliklerin ko­mutasını üstlenmişti. İngiliz temsilcilerinin arabuluculuğuyla 13 Aralık 1925 tarihinde Ali ile İbni Suud arasında uzlaşı sağlandı. Arabuluculuk talebi Ali'den gelmiştir. Uzlaşıya göre halkın can ve mal güvenliğine dokunulmayacaktı. İbni Suud'un taahhütlerini tutup tutmayacağını zaman gösterecektir. Aynı gün Ali İngilte­re'den sığınma talebinde bulundu.
Sayfa 197 - Kronik KitapKitabı okudu
Türk güçleri 1919 yılı Ocak ayında Medine'yi teslim ettik­ten sonra, Şubat ayında Medine Türkler tarafından boşaltılırken, kentteki bütün cephane ve silahlar da teslim antlaşması şartları delaletiyle Arap asilere bırakılmıştı. Kaderin bir tecellisi olarak Fahrettin Paşa'yı Medine'de kuşatıp, avını pençesine almış bir kartal gibi şehirdeki güçlerin nefes almaması için her şeyi yapan Ali; dokuz yıl sonra bu sefer kartalın pençesinde av olarak Türk­lerden kalan olanaklarla şehri savunmaya çalışıyordu.
Sayfa 196 - Kronik KitapKitabı okudu
İbni Suud, 1925 yılı Ocak ayında Cidde dahil Hicaz'ı işgal etmeye karar vermiştir. Şerif Hüseyin ile benzer şekilde İbni Suud da Mekke'yi kolaylıkla ele geçirebilme­sine rağmen Medine'yi işgal edemeyerek kuşatmak zorunda kal­mıştır. Suud'un Medine dahil Hicaz bölgesindeki hakimiyetini güçlendirebilmek için İngiltere'nin desteğine ihtiyacı vardı. Söz konusu desteği alabilmek amacıyla Hindistan heyetinin Mekke ve Medine ile ilgili bağımsız, bütün Müslümanlar tarafından or­tak yönetilecek idari birim isteğiyle bir halifelik konferansı top­lanması talebini tereddütsüz kabul etti. İbni Suud ayrıca Vahha­bilerin Medine'yi işgal ettiklerinde Hz. Peygamber'in mezarını yıkmayacakları taahhüdünde bulundu.
Sayfa 195 - Kronik KitapKitabı okudu
1925 yılı Ağustos ayı başında Bili Kabilesi Şefı İbni Rufada tarafından Suudları Hicaz'dan çıkarmak için başlatılan ayaklanma başarısız oldu. Su­udlar, asilere karşı acımasız bir katliam uyguladılar. Hicaz'daki varlıklarını garanti altına almak isteyen Suudlar, isyandan hemen sonra Medine'ye karşı 10.000 kişilik güçle ağır bir saldırı baş­lattılar, fakat başarılı olamayarak geri çekilmek zorunda kaldılar. Çatışmalarda Hz. Peygamber'in mezarı dahil kutsal alanlar za­rar gördü. Hz.Peygamber'in amcası Hz. Hamza'nın mezarının bizzat Suudlar tarafından yıkıldığı söyleniyordu.
Sayfa 194 - Kronik KitapKitabı okudu
207 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.