Zamanın ünlü hoca ve alimlerinden eğitim görmüştür. 1804 yılında Medine'ye, dört yıl sonrada Hicri 1224 yılında Hindistan'ın Cihanabad şehrinde Şeyh Abdullah Dehlevi'nin yanına giderek Nakşibendlik tarikatının eğitimine girmiştir. Burada Şâh Ghulam Ali Dehlevî'den "irşad icazeti" alarak beş ayrı tarikata halife olmuştur.
Nakşibendi, Kadiri, Sühreverdi, Kübrevi, Çeşti.
Süleymaniye'ye geri dönüp iki yıl sonra Bağdat'a giderek yerleşir. Burada öğrencilerine tefsir, hadis, tasavvuf, fıkıh gibi çeşitli dersler verir. On yıl sonra müritleri ve halifeleriyle birlikte Şam'a yerleşir.
Babası Pir Mikail'dir. Osmanlıya yakınlığı ile tanınır. Müslümanların birliğini Osmanlı Devleti'nin sağlayacağı düşüncesindeydi. En büyük özelliği Medreselerinde eğitim dili olarak Osmanlıca, Arapça ve Farsça'nın yanında Kürtçe'yi kullanmış olmasıdır. İki temel inanç özelliği şeriata bağlılık ve Tasavvufa olduğunun tersine cerhî zikirden kaçınmak olarak özetleyebiliriz. Halifeleri aracılığıyla gerek Kuzey Irak'ta gerekse Şam, Kudüs, Bağdat ve Güney Anadolu'da binlerce müridi oldu. Sonradan "Mevlana" mahlasını aldı. 1827 yılında Şam'da veba hastalığından vefat etmiştir. Türbesi Şam'da Salihiye'de olup ziyarete açıktır.