O ülke daha çok insanın kendi içindeydi insanın günün birinde burada ve şimdi yaratabileceği bir öte düşüncesi. Çünkü ütopya hiçbir yerdeydi, hatta Dark'ın açıkladığı gibi o "sözcük"te bile yoktu. Ve eğer insan bu hayal edilmiş yeri yaratabilecekse bu ancak onu kendi elleriyle inşa etmesiyle mümkündü.
New York Üçlemesi'nin ilk kitabı Cam Kent(1985),polisiye olarak adlandırılır öyle başlamış olsa da devamında farklı bir şekle evrilmiş olay.Yazar polisiyeyi bir araç olarak kullanmış demek daha doğru olur.Daha çok bir kayboluş hikayesi diyebiliriz yazılanlar için.Üst kurmaca ile postmodernist teknikler kullanılmış.
Cam Kent 'te karakterimiz Daniel Quinn çoklu kimliğe bürünür.Kendisini Paul Auster olarak tanıtır.Aynı zamanda polisiye romanı yazmakta olan Quinn kendi yarattığı karakterle de benzerlikler kurar.Önce yazdığı kitabın yazarı William Wilson'a sonra o kitaptaki kurmaca dedektif Max Wark'e dönüşür.Nihayetinde kendisini meczup olarak bulacağımız Daniel Quinn'i yazar bile isteye bu hale getirmiş,bu tür insanların varolduğuna ışık tutmuştur.Ebeveynleri tarafından şiddete ugrayan ve trawmatik sorunlar yaşayan çocukların ele anılışı da okurların dikkatinden kaçmayacaktır.
İkinci kitap Hayaletler ve üçüncü kitap Kilitli Oda da bakalım nasıl karakterlerle karşılacagız.Kitapla ve sevgiyle kalınız.
Cam KentPaul Auster · Can Yayınları · 20181,187 okunma
Öyle sanıyorum ki benim mutlu olacağım yer hep bulunmadığım yer olacaktır. Ya da daha açık söylemek gerekirse: Bulunmadığım yer kendim olduğum yerdir. Ya da, iyice dobralaşırsak: Dünyanın dışında neresi olursa olsun.
Çünkü bir bakıma herkes yumurtadır. Varızdır ama kaderimizde yazılı olan biçimi henüz almamışızdır. Tepeden tırnağa olasılığızdır, henüz gelmeyen şeyin örneğizdir. Çünkü insan kovulmuş bir yaratıktır, bunu Tekvin’den biliyoruz. Humpty Dumpty de kovulmuş bir yaratıktır. Duvardan düşmüştür, kimse onun parçalarını yeniden bir araya getiremez, ne kral, ne kralın atları, ne de kralın adamları. Ama şimdi hepimiz bunu sağlamaya çalışmalıyız. İnsan olarak görevimiz bu: yumurtayı yeniden tek parça haline getirmek. Çünkü hepimiz birer Humpty Dumpty’yizdir efendim. Ona yardım etmekle kendimize yardım etmiş olacağız.
Okur, dünyayı dedektifin gözlerinden görürken dünyadaki ayrıntıların ne kadar çok olduğunun sanki ilk kez farkına varır. Çevresindeki şeyler dikkatini çeker, sanki onlar kendisiyle konuşabileceklerdir, şimdi onlara büyük bir dikkatle baktığı için, sanki varoluşlarının basit gerçeğinden farklı bir anlam taşımaya başlayabileceklerdir. Özel Göz, yani özel dedektif. Bu sözcüğün Quinn için üçlü anlamı vardı. Yalnızca “Göz” değildi, yani araştırmacı anlamına gelen sözcük değildi; aynı zamanda “Ben”di, dünyaya açılan pencereydi, yaşayan bir insanın bedeninde gizli minicik hayat goncasıydı. Bir yandan da yazarın fiziksel gözüydü, kendi içinden dışarıya, dünyaya bakan ve dünyanın önüne apaçık serilivermesini bekleyen adamın gözü.