Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Çamasan Gönderileri

Çamasan kitaplarını, Çamasan sözleri ve alıntılarını, Çamasan yazarlarını, Çamasan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sokağa çıkıyorum, bakıyorum herkes kendi kendine konuşup duruyor. Milletin dudakları kıpır kıpır. Kimsenin kimseye güveni kalmamış demek, en yakın bildiğine bile derdini açamıyor da, kendi kendine söylenip duruyor.
Sayfa 93 - ÇAMURKitabı okudu
154 syf.
8/10 puan verdi
·
20 günde okudu
Demirtaş Ceyhun, toplumcu gerçekçi yazarlarımızdan birisi. Çamasan adlı bu kitap da esere adını veren Çamasan dedenin öyküsü de dahil 6 öyküden oluşan, 1973 Sait Faik Hikâye Ödülü'ne layık görülmüş bir kitap. Kitapta sırasıyla Sultan Kurban, Çamasan, Çamur, Namlu Ağam (Orhan Kemal'e ithafen), Velesbit ve Gebe öyküleri var. Çamasan, Çamur ve Gebe içlerinde en beğendiklerim oldu ki kitaptaki diğer öykülere göre nispeten uzundu bunlar. Kitapta halk ağzı fazlaca kullanılmış. Elimdeki kitap 1973 basımı olduğu için de okurken yer yer sözlük kullanmak zorunda kaldım ama genel olarak anlaşılır bir dil var. Kullanılan dil açısından daha önce okuduklarım arasından Abbas Sayar'ın Yılkı Atı romanına benzettim. Öyküler göç teması altında işlenmiş ve oldukça başarılı da olmuş. Öykülerde yolculuk anıları, karakterlerin geçmişi hatırlayıp göç ettikleri toprakları özlemeleri, savaş anıları gibi konular var ve genel olarak bunları okurken öykünün sonuyla ilgili merakınızı yitirmiyorsunuz. Bazı öykülerin sonu zayıf bağlanmış olsa da genel olarak iyiydi.
Çamasan
ÇamasanDemirtaş Ceyhun · Sinan Yayınları · 197330 okunma
Reklam
Şöyle bir düşündüm, niçin içiyorum? İçki içmek de, aslında anlamsız bir iş. Kişioğlunun zorlaması bir çeşit. Ne ki, zorlamalar, sonuçta bir bilinç gösterisi olduğu için, her zaman da küçümsenmemeli. Zorlamalardan da, kişinin mutluluk kırıntıları çıkarabilmesi, bence olağandır. Öyleyse, içkiyi bir alışkanlık, bir tiryakilik olarak içmiyorum. Bir zorlamadan bir mutluluk kırıntısı çıkarabilmek umuduyla içiyorum. (...)
Sayfa 144 - Sinan Yayınları, 2. Baskı "Gebe"Kitabı okudu
Mantıklı bir sebep :)
... Hep cigara, hep cigara... Başka bir bokum mu var? Saza gitmem, bara gitmem kumar bilmem. Bir de cigara içme... İçine sıçayım böyle yaşamanın be.
Sayfa 126 - Sinan Yayınları, 2. Baskı "Gebe"Kitabı okudu
Kore köyü
... "Savaş mı varmış? Nerde?" "Bilmem." "Demedi mi büyük komutan, nerdedir?" "Dedi ya, Kara mı dedi. Kore mi dedi, çıkaramadım." "Kara olur muymuş bre, demek Kore. Kore nere ki acep?" "Bilmem." "Düşman gâvuru muymuş bu Kore, hı?" "Moskof gâvuru dedi ya komutan, duymadın mı?" "Deme? Yani, bu Moskof gâvuru gene bir komonistlik mi yapar?" "Hey ya." Öte yanında duran Köşker Kemal'e dönmüş Hanefi, "duydun mu hemşerim" demişti, "Moskof gâvuru bir komonistlik yaparmış gene. Kore köyüne saldırırmış." Durmuş, ilk konuştuğu kişiye dönmüştü sonra. "Hemşerim bre, bu Kore köyü, bizim bir köy müymüş ki?" Dirseğiyle dürtmüştü Köşker Kemal, "Yok lan, uzakta bir memleket Kore. Dinle de duy." (...)
Sayfa 83 - Sinan Yayınları, 2. Baskı "Çamur"Kitabı okudu
Holy şirk :D
- Bre Allah kardaşım, bre kara gözlü yiğit kardaşım, kurban olsun Hanefi densizi sana, e mi? Hey koca göklerin allahı, dünyanın her bir derdini bir tamam ettin de, başkacana işin gücün kalmadı mı bre? Kalmadı da, akşam akşam Hanefi densiz kulunla mı eğlenirsin? Hıı? Hızır dediydik, cini uğursuzu mu gönderdin ne? Olmadı, öyle mi, şimdi de yağmur göndereceksin ha? Ne kötülüğümüzü gördün, tavuğuna kış mı dedik be? Gönder lan! Gönder bre! Hemi de öyle bir yağmur gönder ki, öyle bir rahmet ver ki, nemiz var nemiz yok, silsin süpürsün, e mi? Gönder, gözümüzün yaşına falan bakmasın da arabamızı bile önüne katsın sürüklesin Haliç denizine, e mi? Göndermeyenin de hem lan... Ürküverdi yiğitlenmesinden. Korktu. "Tövbe tövbe yarabbi" dedi içinden. Arabanın kollarına yapıştı telaşla. Sanki arabasını elinden kapıp kaçıracaklardı. "Lan götü boklu Hanefi, Allah'la sidik yarıştırılır mı lan? Ya şimdi, ortalık sel seli götürür de, arabayı sürükler denize atarsa yağmur? Hay aklının çambardağına..." (...)
Sayfa 71 - Sinan Yayınları, 2. Baskı "Çamur"Kitabı okudu
Reklam
Şu mektubu bize bir okuyuver hele be kızım. Cumhuriyet yazısıyla yazılmış, söktüremedim bir türlü. Osmanlı yazısı olsa... Cumhuriyetin ilk yılları herkeslere öğretirlerdi bu yazıyı ya, bizdeki kafa işte... Kulağasmadık. Hani, düşmanla dövüşen bizdik biz olmasına ya, Cumhuriyetten mumhuriyetten bir habarımız olmadı esasta. Bu nedenle yazısına da boş koyduk. Bir duyduk, Osmanlı'dan çıkmışık, Cumhuriyete girmişik. Senin anlayacağın, bizim Cumhuriyete girişimiz de iç güveysi gibi bir şey. Yazısını mazısını bildiğimiz mi var sen de...
Sayfa 58 - Sinan Yayınları, 2. BaskıKitabı okudu
:D
- Şimdik ayıp ettin işte ha bacı... Bizim töremizde var mıymış ki erkek kısmının ebelik etmesı bre? Akşam akşam bir laf et de, bir lafa benzesin bari Hatıp avrat. Adamı dinden imandan çıkarma. - Ne dedin, ne dedin?.. Dert... Abo anam, herife bak. Erkekmiş? Hıh!.. Bre oturaklı herif, kocamış adamın avradı erkeği mi olurmuş sen de? İtler sıçsın şeyinizin içine, açtırma ağzımı şimdi. (...)
Sayfa 50 - Sinan Yayınları, 2. BaskıKitabı okudu
... Kavaklıhan yöresine varınca, döndüm de gâvurcuğa, dedim, de bakalım sağ yanımızda neresi var? Gene elindeki kâğıtlara baktı. Dedi, Tarsus. Güneş, varmış yatmış Tarsus'un gerilerine, gölgelendirir iri iri Çukurova'yı. Eliyle, sıcağın buğusu içinde kıpkızıl teker olmuş güneşi gösterdi sanki de, dedi, Pompapolis. Dedi, Nepolis. Dedi, Horkisos. Dedi, Silifke. Dedi, Anamur... Dedim, destur ulan. Vay gözün kör olsun emi köküne kıran giresice, ne de güzel bilir bizim memleketleri. Polis polis diye diye, bir bir sayar. Ulan çorbacı dedim dilcisine, ne demek polis? Dedi, şeher demek. Vay ocağın batsın gâvur, hilafsız bizden iyi bilir bizim buraları.
Sayfa 47 - Sinan Yayınları, 2. BaskıKitabı okudu
... Annadın mı Kadir sıpası, Türkmen aptalı dağa çekilmiş de, suyunu koyvermiş. Koyvermiş ki, ovayı Arabuşağı sulasın. Ovayı sulasın da, betini bereketini yesin. Osmanlı az mı uğraşmış? Tünkmeni dağdan ovaya indirmeye az mı uğraşmış? Breh breh breh... Babam anlatırdı. Osmanlı paşaları savaş açmışlarmış Türkmene. Türkmenler ovaya yerleşsin, eksin biçsin. Amma Türkmende nerde o kafa... O yaylak senin, bu kışlak benim, göç babam göç. Bizimkilere de, yaylak bekçiliği düşmüş. Halil Paşa derler, bir Osmanlı vali paşa varmış. Türkmenler ovaya yerleşsin diye, obaların çadırlarını madırlarını bile yaktırmış ya, gene de baş edememiş. (...)
Sayfa 40 - Sinan Yayınları, 2. BaskıKitabı okudu
47 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.