Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tarihin Akışını Değiştiren Savaş

Çanakkale 1915

Vahdettin Engin

Sayfa Sayısına Göre Çanakkale 1915 Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Çanakkale 1915 sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Çanakkale 1915 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tabi gidişat farklı yönde tecelli etti. 31 Mart Olayı’ndan sonra 27 Nisan 1909’ da II. Abdülhamit tahttan indirildi ve İttihat ve Terakki idaresi ülkeye hakim oldu. En büyük handikapı tecrübesizlilik ve devleti tanımamak olan İttihatçı idare, Balkan Savaşlarının çıkmasını engelleyemeyip ayrıca bütün Rumeli’yi kaybedince büyük bir travma yaşandığı gibi, ertesi yıl da ülkenin kendini apar topar I. Dünya Savaşı’nın içinde bulmasına sebep oldu.
İttihat ve Terakki liderlerinde savaşa girilmesi halinde bazı kayıpların giderilebileceği şeklinde bir düşünce hakim olunca, bu defa Almanya'nın yanında savaşa girildi. Burada, Almanya'nın teşvik edici rolünü de hatırlamak gerekir.
Reklam
Bölgeye sızmak isteyen İngiltere, Osmanlı sınırları içinde bulunan Arap halkı kışkırtmaya başlamıştır. Müslümanlarca kutsal sayılan halifeliğin Arapların hakkı olduğu, Osmanlıların Arapları sömürdüğü yolunda propaganda yaparak Arapların Osmanlılara saldırmalarını sağlamıştır.
Amiral Souchon komutasındaki iki Alman gemisi Goeben ve Breslau, 11 Ağustos 1914 günü Çanakkale Boğazı'na girdi. Her iki gemi temmuz ayında Akdeniz'de bulunuyordu. İngiliz donanmasının sıkı takibinden kurtularak kritik bir dönemde emir alıp İstanbul'a doğru yola çıktılar. İngiltere, Alman gemilerinin İstanbul'a gelişini Osmanlı Hükümeti nezdinde protesto etti. Uluslararası hukuk kurallarına göre Türkiye'nin bu iki gemiyi Almanlardan satın aldığını beyan ederek İngilizlerin talebilni reddetti. Kruvazörlere Türkçe isim verildi. Goeben "Yavuz", Breslau "Midilli" adını aldı. Tüm subaylarla birlikte gemilerin mürettebatı fes giyip Osmanlı Devleti Hizmetine girmiş oldu.
Sadrazam Sait Halim Paşa İngiltere ile savaşmak istemediğinden, Alman baskısı karşısında henüz yeterince silah, cephane, giyecek ve özellikle para bulunmadığından harbe girilemeyeceğini öne sürdü. Baron Wangenheim, Sadrazamı ikna edemeyince İttihat ve Terakki liderleriyle görüştü. Talat, Enver ve Cemal Paşaları kendi taraflarına çekmeyi başardı. Almanya'dan yüklü bir borçlanma yapılması ve gerekli harp malzemelerinin sağlanması suretiyle İttihat ve Terakki'nin üç lideri savaşa girmeye razı oldular.
Çanakkale Boğazı'nın tahkimat kumandası 10 Ağustos 1914'te "Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı" adı altında Albay Cevat bey'in (bilahare Paşa olacaktır) uhdesine verilmişti. Cevat Paşa Alman komutanlar Usedom ve Merten'le birlikte Çanakkale Boğazı'nın savunma stratejisini oluşturdu.
Reklam
Müttefikler, Çanakkale'ye denizaltı saldırısı yapmayı denediler. Bunlardan biri de, İngiliz B-11 denizaltısının Mesudiye Zırhlısına saldırısıdır. Mesudiye, Çanakkale'nin 10 kilometre güneyinde Sarısığlar koyu'na demirlenmiş, bu şekilde mayın hatlarını korumaya yarayacak sabit bir tabya olması hedeflenmişti. 13 Aralık 1914 günü, b-11 denizaltısı iki torpil atarak Mesudiye'yi batırdı. Gemi mürettebatından 10 subay, 25 er şehit olmuş, 5 subay 3 er geminin makine dairesinde mahsur kalmıştı. Alabora olup batan geminin su üstünde kalan karinasına çekiçlerle vurulmak suretiyle içeride kimse olup olmadığı araştırılmış, içeriden ses gelince onları kurtarma çabasına girişilmişti. İçerde kalanların kurtarılması için oksijen kaynağı ve burgu aletleri gerekiyordu. Derhal bunların İstanbul'dan getirtilmesi için harekete geçildi. Bu arada içeride kalanlara destek ve moral gerekiyordu. Su içinde kalmış olarak ranzaların üstünde hayatta kalmaya çalışan mürettebata destek için aralıklarla çekiç vurulmaya devam edilmişti. Ertesi gün, İstanbul2dan gelen aletlerle öncelik içerdekilerin hava almalarını sağlamak amacıyla küçük bir delik açılmış, Buradan kendileriyle konuşulmuş, süt vererek beslenmişlerdi. 36 saatlik çalışmadan sonra çıkabilecekleri büyüklükte bir delik açılarak kurtarıldılar. Daha sonra Mesudiye'den sökülen toplar, Rumeli Yakası'nda Baykuş (Mesudiye) bataryası olarak Boğaz'ın tahkimatında kullanılmış ve 18 Mart'ta bu bataryadan açılan top ateşi bir hayli etkili olmuştu.
20 Ocak 1915 tarihinde 19. Tümen Komutanlığı'na Kurmay Yarbay Mustafa Kemal Bey atandı. Mustafa Kemal Bey, Osmanlı Devleti savaşa girince Sofya Ataşemiliterliği'nde kalmak istememiş, kendisine cephede görev verilmesini talep etmişti. Bunun üzerine, o sırada Tekirdağ bölgesinde oluşturulan 19. Tümen Komutanlığı'na getirildi. Bu sırada Çanakkale Deniz Savaşları henüz Başlamamıştı. Mustafa Kemal Bey 24 Ocak 1915'te Tekirdağ'a gelerek görevine başladı. 19. Tümen çalışmalarını tamamlayıp 25 Şubat'ta Maydos'a (Eceabat) intikal etti. Müttefikler 19 Şubat 1914'ten beri denizden Çanakkale Boğazı'nı zorluyorlardı. Müstahkem Mevki Komutanlığı, düşman kuvvetlerinin karaya çıkarma yapma ihtimali karşısında savunma görevini 19. Tümen'e vermişti.
Müttefik Donanma Komutanı Amiral Carden, taarruz için 19 Şubat 1915 gününü seçmişti. Saldırının başlama tarihi olan "19 Şubat" öylesine seçilmiş bir tarih değildi. Bu tarih daha önce yaşanmış olan tarihi bir olayın yıldönümü idi. 1807 yılında Osmanlı Devleti Rusya ile savaşıyordu ve İngiltere Rusya ile müttefikti. Bu sebeple Rusya'ya yardım etmek üzere donanma göndermişti. Amiral Duckworth komutasındaki İngiliz donanması, Çanakkale önüne gelerek 19 Şubat'ta Boğaz'ı savunan Türk Muhafızlarının gafletinden faydalanıp Boğaz'ı geçmiş ve İstanbul önlerine gelmişti. İki hafta boyunca Adalar civarında demirleyerek İstanbul'u tehtid etmiş; Ancak Osmanlı Devleti'nin aldığı tedbirler sayesinde bir şey yapamayacağını anlayan donanma, Çareyi kaçmakta bulmuş; bu sefer hazır bekleyen boğaz muhafızlarının mukabelesiyle karşılaştığından bir miktar zayiatla kendini Çanakkale Boğazı dışına atabilmişti.
Türk Ordu Komutanlığı, düşman filosunun Boğaz'ı geçebileceğini düşünerek bazı tedbirler almıştı. Bu tedbirler arasında İstanbul'da bulunan hükümet merkezinin ve padişah sarayının Anadolu'ya nakledilmesi hazırlıkları da bulunuyordu. Düşman donanmasının Çanakkale Boğazı'na taarruzları devam ederken, Haydarpaşa istasyonunda iki tren hazır bekletiliyordu. Düşman gemilerinin Çanakkale'den geçmeleri halinde bu iki tren, hükümet merkezini Eskişehir'e, padişah ve saray mensuplarını da Konya'ya götürecekti. Ancak İstanbul müdafaa edilecekti. Bunun için Sarayburnu'ndan Bakırköy'e kadar Marmara sahiline toplar yerleştirilmiş, Savunma tedbirleri alınmıştı. 18 Mart günü, İstanbul'la Çanakkale arasında telefonla irtibat kurulmuş, her on dakikada bir muharebe hakkında bilgi alınmaktaydı
Reklam
Bigalı Mehmed Çavuş'un Seddülbahir Kale Savunması
Mehmed Çavuş devamlı yer değiştirerek durmadan ateş ediyordu, bir ara tüfeğinin çalışmadığını fark etti. Tüfeğin mekanizması bozulmuştu. Öfkeyle tüfeğini düşmanlara doğru fırlattı. Kendini kaybetmiş bir halde yerdeki taşları alıp düşmana atmaya başladı. Artık eline ne geçerse düşmana doğru savuruyor, bir yandan da takımını yüreklendiriyordu.
Pek erkenci olan Cevat Paşa, Gelibolu'ya gelmiş olan 3. Kolordu kumandanı Esat Paşa'yı (Yanyalı) ziyaret ve Bolayır istihkamlarını teftiş etmek üzere Gelibolu'ya hareket etmiş olduğundan durum kendisine telgrafla bildirildiği gibi, Harbiye Nezareti'ne de malumat verildi. Nezaret'ten alınan cevabi telgrafta, her on dakikada bir düşman ve Müstahkem Mevki vaziyetinin, doğruca Sadaret Makamına bildirilmesi tebliğ olunuyordu. Hükümetin gerektiğinde Anadolu'ya çekilmek gibi acilen alınması ve yerine getirmesi gereken mühim kararları bulunduğu pek tabii anlaşılıyordu.
18 Mart'ta başarının en mühim noktası erlerin ve subayların vazifedeki fedakarlığıdır. Gerek Anadolu Hamidiyesi'ni tutan Alman ve Türk askerleri, gerek Rumeli Hamidiye ve Mecidiye, Namazgah tabyaları ve merkez grubu efradı bütün gün vazifeleri başından ayrılmamışlar ve elinden hizmet gelmeyen yaşlı askerlerimiz su taşımak, ezan okumak vesair suretle maneviyatı yükseltmeye çalışmışlardır. Mecidiye tabyası üç defa ateş altında askerlerini değiştirmişti. Malzemenin kıymeti ne olursa olsun iyi kullanılır ve azim ve iman ile maksada doğru yürütülürse başarıya ve neticeye ulaşmak mümkün olur. Her zaman maneviyatını, inancını kuvvetli bulunduran tarafın muvaffak olacağına, 18 Mart Muharebesi güzel bir misal teşkil eder.
"Malzemenin kıymeti ne olursa olsun iyi kullanılır ve azim ve iman ile maksada doğru yürütülürse başarıya ve neticeye ulaşmak mümkün olur."
Seyit Onbaşı ve 215 kg'lık Mermi
Seyit Onbaşı, bu inanılmaz hikayesini 1936 yılında bir gazeteciye son derece mütevazi bir üslupla şöyle anlatmıştı: "Edremitli 1889 doğumlu Seyit'i bularak kendisine 18 Mart Muharebesi'ni büyük zorluklarla söyletebildim. 'Ben ne yaptım ki?' Diyordu. 'Siz o günü görseydiniz.' Fakat ısrarlarıma dayanamadı,
73 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.