“… düşünceleri ve düşleri kendisine çoktan yabancılaşmış bu dünyada gezip dolaşıyor, uğradığı hayal kırıklığından ve umutsuzluktan kaçıp gerilerde kalmış o canım günlere sığınıyordu…”
“… çocukluk anıları birden yeniden aklına gelmişti işte; çok, çok uzaklardan kopup gelmişlerdi, öyle canlı renkleri ve insanın içinde öyle tuhaf duygular uyandıran kokuları vardı ki, o zamandan bu yana yaşanmış hiçbir şeyle kıyaslanacak gibi değillerdi.”
“Haftada bir-iki defa şöyle çıkıp dolaşacak, gezeceksin. Bunun dünya kadar yararı dokunacak sana. Baktın ki hava güzel, yanına bir de kitap alabilirsin.”
"Bir ağaç budanıp da tepesi kesildi mi, köke yakın bir yerinden yeni filizler, sürgünler verir; bunun gibi, henüz ömrünün baharında hastalanıp ölüm yatağına düşen bir ruh da çokluk ilk yaşam günlerine ve sezgilerle kıpır kıpır bir çocukluk çağına döner sık sık, sanki orada yeni umutlar keşfedecek ve kopan hayat ipliğini yeniden birbirine tutturacaktır. Ağacın kökünden fışkıran sürgünler bir solukta boy atar, büyür, özsularla donanır ama yalancı bir yaşamdır ortada görünen, sürgün gelişip de eskisi gibi doğru dürüst bir ağaca dönüşemez artık."
Güzelim bir ağaçtaki yapraklar gibi hani; nasıl yapraklardan kimi dökülür, kimi yeşerip yerini alır dökülenin, insanlarda öyledir, kimileri ölür, kimileri doğar, yerini alır ölenlerin.