Çaykovski İstanbul’da hızlıca bir gezinti gerçekleştiriyor. Gemi yola tekrar çıkana kadar Tepebaşı Bahçesi’nde bir konsere katılıyor. Ayasofya’yı, Çinili Köşk’ü, Galata Kulesi’ni ziyaret ediyor. Genel olarak İstanbul’dan çok etkilenmediğini ifade etmekle birlikte o dönemlerde İstanbul’u ziyaret eden seyyahların ortak şikayetini Çaykovski şöyle dile getiriyor: “Köpeklerden o kadar nefret ettim ki, cinslerine olan sevgimin yarısı gitti.”
Bu ilk ziyaretin ardından İstanbul’a ikinci bir ziyareti 1889’da gerçekleştiriyor Çaykovski. İkinci ziyarette Tünel’den geçiyor, Cafe Luxembourg’a uğruyor, yine Ayasofya’yı ziyaret ediyor, Yerebatan Sarnıcı’nı geziyor, Pera’da yürüyüş yapıyor. İkinci ziyareti de ilkinde olduğu gibi çok kısa sürüyor.
Kitapta döneme ait birçok görsel mevcut. Hatta o dönemki konserlerin ve gemi şirketlerinin ilanları dahi eklenmiş. Bu anlamda görsel açıdan zengin olması anlatılanlara ayrı bir keyif katıyor, o dönemlere alıp götürüyor okuyucuyu. Ayrıca Çaykovski haricinde dönemin meşhurları Leopold Auer ve Lange Bey’den de bilgiler aktarıyor Emre Aracı. Kısa ama doyurucu malumatın olduğu bu eseri tavsiye ederim.