Aklına düştüğünde yüzünde güller açar, onun yerini tutsun diye bin bir güzelliğin ismini sayar ama yine de içlerinden birini seçip de yaraştıramazdı...
Havalanırken kanatlarından çıkan ses Kenan'ın dikkatini çekmişti. Gıptayla baktı ardından; ne kadar da şanslıydı. Yeryüzünün tüm sıkıntılarını, küçücük kanatlarıyla savurup gitmişti hayvancağız; kendisi, sıkışmışlığıyla kalmıştı.
Kız çocuğu işte. Ne kafaya takıyorsun bu kadar? 'Erkek adamın, erkek çocuğu olur!' diye boşuna dememişler. Senin karıdan da fayda gelmez bu saatten sonra. Bu zamana kadar faydasını görmedin zaten. İstiyorsan yengen baksın sana yenisini."
İblise bile ad takan ådem, kendi soyunu mu azade edecekti?
Ademi kendisi yapan da yine diğer ademlerdi. Öteki berikinin yaptığı isek, nasıl özümüzden bahsedebilirdik.
Çerçici'ydi lakabı. Ne para bilirdi ne de mal. Derlerdi ki;
"Ona minnet edenlerden, adıydı tek istediği. Ondan bir şey alanın, adı da yeryüzünden silinirdi."
Ne kadar da muhteşemdi. Bağrından can çıkarır onları beslerdi, öldüğünde yine cansız bedeni ondan başkası kabul etmezdi. Belki de ölen annesinin kokusu üzerine sinmiş, kokuyla birlikte kendi içinde cana gelmişti.
Toprak, onun anasıydı.
Nasılsa bir gün herkesin ismi de cismi de yok olup gidecekti Herkes günü geldiğinde toprağa karışacaktı. Toprak, dünyadaki tüm isimler ve cisimlerin yekunuydu. Ötesi boştu.