Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

M Neslinin İnanç Pratikleri

Çevrim İçi Dindarlık

Metin Eken

Çevrim İçi Dindarlık Gönderileri

Çevrim İçi Dindarlık kitaplarını, Çevrim İçi Dindarlık sözleri ve alıntılarını, Çevrim İçi Dindarlık yazarlarını, Çevrim İçi Dindarlık yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Son dönemlerde, İKDAM Eğitim Derneği ile Uluslararası Öncü Eğitimciler Derneği tarafından gerçekleştirilen çalıştayın sonuç bildirgesinde yer aldığı iddia edilen gençlerin deizme kaydıgına dair ifadeyle beraber Türkiye'nin de gündemine gelen deizm tartışmaları, Ahmad''ın işaret ettiği eksen üzerinden yürütülmüştür. Gençlerin Müslüman bir anneden ve babadan doğmakla birlikte peygamberin sünnetiyle uyuşan bir yaşam tarzına sahip olmadıkları ve bu doğrultuda modern bir dindarlığı benimsedikleri fikri deizm olarak da bilinen felsefi ekolle benzeştirilmiştir. Nitekim Ahmad''ın vurgusu da bu yöndedir.
Sayfa 145Kitabı okudu
Yine Rojeck'in ifadesiyle, şöhret kültürünün biçimlenmesindeki anahtar ilkelerden biri medyadır. Şöhretler bize çoğu zaman sihirli ya da insanüstü varlıklar gıbi görünür. Ancak bunun nedeni onların toplum gözündeki mevcudiyetlerinin medya aracılığıyla kapsamlı bir biçimde sahnelenmesidir (2003, s. 15). Bu yönüyle gösteri dünyasında şöhret eğlenceden politikaya, spordan ticarete kadar neredeyse bütün önemli sosyal alanları kuşatmıştır (Keliner, 2013, s. 26). Günümüzde şöhret kültürünün kuşattığı alanlardan biri de dindir. Özellikle sosyal medyanın imkânlarıyla çektiği davet ve tebliğ videolarıyla tüm dünyada şöhret kazanan ve gittiği ülkelerde neredeyse bir pop star olarak karşılanan pek çok isme rastlamak mümkündür. Medyatik vaizlerin yanı sıra, dini müzikle iştigal eden medyatik ünlülere ve dini kimlikli mods ikonlarına kadar uzanan geniş bir yelpazede şöhret medyatik dinin temel göstergelerinden biridir.
Reklam
İdeolojik amacı kamufle etme ve etkili bir biçimde iletme yönündeki başarısı ve ticarileştirilebilme potansiyeli modern eğlence mantığının ürettiği olumsuz etkileri besleyen temel hususlardır. Tüm bu yönleriyle eğlence, ekonomiden siyasete, sanattan dine hemen hemen her toplumsal alanda medya gösterilerinin temel mantığını teşkil eder. Dünyanın pek çok ülkesinde dini içerikli televizyon programlarının reyting kaygısıyla popüler bir eğlence formatında sunulduğuna dair pek çok örneğe rastlamak mümkündür. Bu tür sunumların eleştirildiği temel husus ise dinin eğlence kurgusunun ham maddesi hâline gelmesidir. Dini içerikli unsurlar bu kurgulanım sürecinde medyatikleşme yoluyla yeniden üretilir.
Medyanın kültürel mantığı ve bu doğrultudaki medya gösterisi bakımından vurgulanması gereken hususların başında eğlence” gelir (Keliner, 2013, s. 25). Eğlence, uzun bir zaman kesitinde empati ve zaman paylaşımı esaslı, beceri ve yeteneklerin sergilendiği, dayanışma, yenilenme ve paylaşım biçimi şeklinde önemli bir sosyal unsur olarak betimlenmiştir. Ancak medya gösterisinin temelini oluşturan eğlence, popüler kültürün boş zaman pratiklerine egemen olduğu son yarım yüzyıllık kesitte insan gruplarını bir araya getiren ticarileştirilebilir girişimler, pazarlanabilir ürünler, şov ve izlence kökenli kurgular ya da mekâna bağlı deneyimler şeklinde tanımlanmakta ve bu yönüyle de tüketime yaslanmaktadır. Özellikle modernliğin çalışma hayatının ötesinde sosyal ilişkilerin de nasıl yürütülmesi gerektiğine dair tanımlama girişimlerinin bir sonucu olarak alternatif eğlence, bağımlılık ve tutku pratikleriyle bezenmiş bir boş Zaman etkinliği olarak ortaya çıkar (Tellan, 2016, s. 145-149). Bu et
Hiç şüphesiz, ilk zamanlardan günümüze dinler çok etkili sembolik biçimler üretmiştir. Dini deneyimlerin pek çoğu ise bu sembol sistemleriyle ve imgelerle dolayımlanmıştır. Ancak günümüzün medyatik görsellik dünyasında bu aracılık işlevi büyük ölçüde, iletişim araçlarının sunduğu imkânlarla üretilen temsiller olarak imajlara geçmiştir. Bu durum, dinsel deneyimi önemli ölçüde kısırlaştırma, kendi zemininde görünür kılarak bir gösteriye dönüştürme potansiyeli taşımaktadır (Eken, 2015, s. 429).
İlk dönem çalışmalarında sekülerleşme tezinin önemli bir savunucusu olan Berger ve Luckmann'da da rasyonelleşme, farklılaşma ve dünyevileşme, üzerinde önemle durulan hususlar arasında yer alir. Bu doğrultuda, sekülerleşme paradigmasının savunucularının tezleri genel hatlarıyla incelendiğinde bu paradigmanın merkezinde üçlü bir saç ayağı olduğu görülür. Bunlar rasyonelleşme, farklılaşma ve bu dünyaya ait olmadır (Kirman, 2015, s. 344; Tscannen, 1991, s. 400). Bu temeller üzerine yükselen sekülerleşme tezi, Batılı tarihsel tecrübenin bir sonucu olmakla birlikte modern dünyada dinin konumuna yönelik evrenselleştirilmiş bir ideolojik kanı olarak uzunca bir süre sorgulanmadan kabul edilmiştir. Aydınlanmanın vücuda getirdiği bilinç hâlinin içinde barındırdığı; modernleşmeyle birlikte dinin aşama aşama geri çekileceğine ve nihayetinde yok olacağına dair güçlü telkin, sadece Aydınlanma düşünürlerinin çalışmalarının değil, modernliğin toplumsal kurgusuna dair neredeyse tüm sorgulama girişimlerinin altında yatan sarsılmaz bir inanç hâline gelmiştir.
Reklam
Simülsyon bir köken ya da bir gerçeklikten yoksun gerçeğin odeller aracılığıyla çeşitli şekillerde türetilmesidir (Baudrillard, 2016 s. 15). En yalın tanımıyla, olmayan bir şeyi var gibi göstermektir. Gerçeğin tüm göstergelerine sahip olduğu halde, gerçeğin kendisi olmayandır. Her ne kadar günümüzde teknolojik bir terim ibi algılansa da teknolojik anlamını kapsamakla birlikte, toplumsal, litik, kültürel ve ekonomik olanı da içeren çok daha genel bir anam alanına sahiptir (Adanır, 2008, s. 14). Buna göre bireylerin ve oplumların yaşamı gün geçtikçe kurgusallaşan, yapay bir hayat eklini almıştır. Yapay politik, siyasal veya ekonomik gündemler, apay savaş ve yarışlar vb. gittikçe gerçeğinin yerini almakta ve ipergerçekliği oluşturmaktadır.
Descartes'ın ortaya koyduğu Kartezyen özne, kendi zihinsel ve deneyimleri temelinde, dünyayı düşünen ben ile kavrayan öznedir. Düşünen ben düşünebilmek için dünyayı görmelidir. Kartezven perspektifçilikte, gören şey göz değil, zihindir, akıldır. Âdete bedensizleştirilmiş olan göz, yansız ve hâkim bir seyirci gibi maddi dünyayı tarar, seyreder (Dursun, 2002, s. 168). Modern öznenin bu merkezi ve hâkim konumu, onu nesneler dünyasını düzenleyen ve manıpüle edebilen bir güç konumuna getirir. Kartezyen görme mantığına göre yeni imaj teknolojileri ise dünyanın görsel olarak kuşatılması, manipülasyonu ve denetimi için daha geniş kaynaklar sağladığı ölçüde değer kazanmaktadır (Robins, 2013, s. 25). Akılcı özne ile maddi dünya arasındaki düalizmin bir meyvesi olarak modem bılım (Tarnas, 2011, s. 87) ve bu doğrultuda gelişen teknoloji, modern görsel kültürü farklı boyutlara taşıyan yeni açılımlar getirmiştir.