'' Eğer yeryüzünde bir kişi, yuvasından düşmüş olan tüyü bitmemiş kuş yavrusunu kaldırıp tekrar yuvaya koyarsa, Allah'ın hoşuna gider ve Allah kendisine merhamet eder.''
Ormanın canlı hayatı insanoğlunun eliyle katlediliyordu. Baltalarla, testerelerle silahlanmış bu aç gözlü yaratıklar ormanı hızla tüketirken, sakinlerini de çıplak, zirveleri karla kaplı dağlara doğru sürüyorlardı.
Yaşam mücadelesi, bir an olsun dinmeyen husumet ve öç hırsı en çok bir ayağı çukurda yaşlıların ve henüz gözleri açılmamış, memeden kesilmemiş yavruların hayatını tehlikede bırakıyordu.
Vaşak ormanın bu yasasını çok iyi biliyordu. Ne var ki açlık kendisini dövüşmeye sevk ediyordu. Tuhaf olmakla beraber, açlık duygusu ve avlanma ihtirası, yaşama aşkından ve hayatta kalma iç güdüsünden daha ağır basıyordu.
"Kuran-ı Kerim'de dünyanın sonunun hem küçük, hem de büyük alametlerinden bahsedilmektedir. Insanlar arasında karşılıklı güven duygusunun azalması, zulüm, haksızlık ve fitnenin artması, cahillerin makam ve mevki sahibi olması, birilerinin mal ve mülküne diğerleri tarafından zorla el konulması, cehaletin ilmi gölgede bırakması, büyüklere saygının, küçüklere şefkatin kaybolması, zinanın artması, erkeklerin ve kadınların mübah görülmeyen, ahlakdışı ilişkilere meyil göstermeleri ve benzeri ile bunlarla eşzamanlı olarak büyük kuraklık ve kıtlıklar, sel felaketleri, depremler küçük alametler arasındadır."