Sürükleyici bir anlatımı var. Kısa olmasına rağmen, kitap birçok şeyi dönen çarklardan oluşan bir ceza aygıti üzerinden anlatmış.
Bir aygıt ki, baştan aşağı o cezayı çekene acı vermek üzerine kurulu. Istenilen ceza ile ilgili yazıyı mahkumun üzerine iğnelerle kazımak suretiyle, suçunu etine etine işletiyor.
Cezayı uygulayan subay ise artık bundan adeta zevk alır halde. Mahkum ise yargılanmadan cezasını dahi bilmeden bu aygıtta 12 saat sürecek bir işkenceye maruz bırakılıyor.
Adalet anlayışı Kafka tarafından sorgulanıyor burada.
Sadizm duygusu ön planda.
Subay karakteri ceza somurgesindeki bu infazdan öylesine memnun ve taraftarı ki, bunu kanıtlamak istercesine en sonunda bu işkenceye kendini de maruz birakıyor ve bunu yaparken kılı bile kıpırdamıyor. Adeta Nazi soykırıminda son teknolojik muhendislik harikası insan yakma üzerine aletler yapan muhendislerin duyarsızlığı ve eserlerine olan soğukkanlı sadistçe bağlılıkları gibi. Onlar da o son teknolojideki aygıtlarının düğmesine bastıklarında, bir süre sonra kafalarında metalaştırdıkları insanlar artık dönen çarkın dişleri gibi onlara meta olarak gorunuyordu. Soğukkanlı, iskencesine aşık zeki ama duyarsız beyinler.
Aslında çarkları bozulmuş ve bizlere işkence eden bir sistemi anlatıyor sembolik olarak. Toplum ise bunu kanıksamış bir şekilde ses çıkarmıyor, adeta durumu görmezden geliyor.