Deli İbrahim Divanı'na düzülen metiyelerden duydum ilk Ahmet Büke'yi. Bu kadar methedilmiş kitabı okumadan önce yazarın diğer bir kaç kitabını okumalıyım diye düşündüm, Deli İbrahim Divanı'nı okuyunca diğerleri cılız çelimsiz kalabilir diye. Varamayan adlı kitabıyla başladım, isminden de etkilenerek ve ilk öyküyle arşa çıktı yazar bende. Diğer öykülerden sonradan hatırladıkça hoşlandım. Dedim Ahmet Büke'nin her kitabını okumalı. Kütüphaneden alıyorum kitapları ilk yazdığıyla başlıyayım dedim yoktu benim gittiğim kütüphanede ikinci yazdığı Çiğdem Külahı'nı görünce aldım hemen. Benim hayatımın sıkılgan bi evresi de olabilir beklentim çok yükseldiğinden de olabilir, kitabı bitirip arka kapağı kapadığımda ilk aklıma gelen şu oldu "Yazar kitabına tekrar göz gezdirse ne hisseder?" kitap bana göre değil demek bile haddim değil eminim ama yazar niye yazmış olabilir ki tüm bunları? Bu daha haddim olmayan birşey ama diğer eserlerine taslak gibi olmuş sanki. İnceleme yazma zorunluluğum yoktu ama boş konuşmak yerine boş yazasım geldi. Deli İbrahim Divanı'ndan büyüleneceğim kanısındayım. Üzerine çok düşünülmüş yaşanılmış bir eser diye dinledim yazarla yapılan söyleşide. Çiğdem Külahı'ndan ziyade, 'Serap Ahmet Büke'nin eserleri hakkında içinden neler geçirdi' oldu