“...Gözün önüne bir getirebilseydin eğer
Boğucu kentlerin köleliğini
Duvarların ardındadır orada yığınla insan
Soluyamazlar ne sabah serinliğini
Bahar kokusunu ne de çayırların
Ayıplanır aşklar, düşünceler kovulur
Satarlar özgürlüklerini
Başlarını eğerler tabular önünde...”
Tanrı’nın küçük kuşu bilmiyor
Ne emek, ne bir tasa;
Çırpınışlar içinde kurmuyor o
Uzun ömürlü bir yuva;
Uzun gecelerde dalga uyuyor;
Kırmızı güneş yükseliyor,
Kuş Tanrı sesine kulak veriyor,
Coşuyor ve şarkı söylüyor.
Doğanın güzel çağı baharın peşinden
Yürüyüp geçiyor yakıcı yaz -
Ve ıslak günleri sisler içinde
Getiriyor geç kalan güz:
Sıkıntı insanlara, insanlara tasa;
Küçük kuş ötesinde mavi denizin
Uzak ülkelere, sıcak diyarlara
Uçuyor yeniden bahara değin.