İlk öyküden son öyküye kadar hep bir eksiklik hissi sanırım hikayelerin en genel ortak özelliği. Ben hikayeler arasında bir bağ kuramadım. Bazılarında benzer duygular, motifler, durumlar vardı belki ama genel olarak her hikaye birbirinden ayrıydı. İlk hikayelerde o " bir şey olmalı sanki sonra anlatılacak" hissi baskındı. Sanki ortadan başlamış anlatmaya ve yine iyi kötü bir yere bağlamadan bitirmiş ki sonradan tamamlanacak gibi. Bu hissiyatın verdiği merakla kitap okunuyor. Sanırım okuyucunun zihninde tamamlanma postmodernligini uygulamak istemiş yazar.
Öykülerde baskın diğer bir duygu da yalnızlık. Anlaşılamamışlık içerisindeki karakterler birçok öyküde kendi sorgulamalariyla karşımıza çıkıyor. Sanki bir arayışın, belki yazarın kendi içsel arayışlarının yansıması çoğu öykü. Yazarın son kitaplarından belki ama ilk eserlerindenmis gibi bir duygu bıraktı bende. Sanki öykücü yanının yıllar içerisinde, özellikle de yolun başında bıraktığı etkileri hatta kendi yazarlık sancılarını yazmak istemiş, bir eksikliği tamamlamak istemiş gibi.