Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nörobilim ve Felsefe

Cogito - Sayı 75

Cogito Dergisi

En Eski Cogito - Sayı 75 Sözleri ve Alıntıları

En Eski Cogito - Sayı 75 sözleri ve alıntılarını, en eski Cogito - Sayı 75 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Castaneda için Şamanizm bir dünya, araştırılacak bir dünyadır. Uyuşturucu bağımlılık olarak değil, Şamanizm’de olduğu gibi bu dünyanın bir imkânı, farklı dünyalar arasında bir geçiş olanağıdır. Deleuze-Guattari, Castaneda’nın Şamanizm’le olan ilişkisindeki zaman mekân değişikliği, şamanın uyuşturucu almadan, zamanda yaşadığı dünyalar arası geçiş konusunda aynı düşünürler. Lapoujade, dünyada delik açmanın, çileci felsefeyle gerçekleşebileceğinin altını çizerken, Castaneda’da çilecilik deneyiminin uyuşturucusuz da gerçekeştirilebileceğini söyler. Burada negatif, olumsuz, dört tehlikeli histen kurtulmak gerekir. Bunlar: Korku, Aydınlık, Güç, Tiksinme’dir. Çileciliğin, uyuşturucusuz gerçekleşmesi, Deleuze-Guattari’nin ifadesiyle, “Saf suyla sarhoş olmak”, uyuşturucunun bağımlılığından, kendini yok etmekten kurtulmak demektir.
Normal ve patolojik birbirine zıt değildir. “Patolojik bir tür normaldir” ve patolojik olanın deneyiminde yaşam normatiftir: sağlığın hallerini icat eder –Canguilhem’in yeni normların tesis edilmesi olarak betimlediği icatlardır bunlar: Sağlıklı olmak verili bir durumda normal olmak değildir sadece, bu durumda ve ortaya çıkabilecek diğer durumlarda normatif olmaktır. Sağlık, şu anda normal olanı belirleyen normu aşma imkânıdır, alışıldık normun ihlallerine (infractions) tahammül etme ve yeni durumlarda yeni normlar koyma imkânıdır...
Reklam
Nöroestetiğin ortaya koyduğu belirli hipotez, güzel şeylerin algısındaki ve yaratılmasındaki hazza dair hislerimizin amacının, rolünün ve öneminin;seleksiyon yoluyla bir adaptasyon sürecinin ve sosyal iletişimin gelişmesi ve yayılmasının bir işlevi olarak açıklanabiliyor olmasıdır. Diğer bir ifadeyle, estetik yanıt, evrimsel bir omurga içinde hesaba katılabilir: Güzel, belirli görsel fenomenlere doğru uygun bir şekilde organizmayı önceden hazırlayarak hayatı diriltir.
Bilinçli bir durum olarak bir duygulanım deneyimi sadece 1. kişinin bakış açısından var olur, bu nedenle ona sadece o kişinin ne hissettiğini sorarak erişim sağlayabiliriz ve bundan dolayı epistemolojik nesnellik içeren bir estetik bilimi kurma düşüncesi, başlangıcından itibaren mahkum olmuş görünür. Oysa epistemolojik nesnellik erişilebilir olsa, ampirik psikoloji kanalıyla değil, daha ziyade bilinç için kendilerini açığa çıkaran bilinç yapılarına dair fenomenolojik bir soruşturma gibi bir şey yoluyla olabilir.
Bizi imgelemeye iten şey bilhassa başka bir zihindir. Bir figür ya da bir hikaye aracılığıyla, herhangi bir kimsenin bir empati durumunu imgelemesine olanak veren bir kurgu yaratırız.
Estetik, nesnenin görünüşü, yani onun imgesi sayesinde bir his olarak ortaya çıkar. Nesnenin imgesi, ki bu bir ortam, bir insan, bir eylem ya da sahip olduğun bir şey olabilir, hisse vesile olur, ona neden olmaz. Böylece estetik yargının özerkliği ilkin, kendisi olarak nesneden gelen bir bağımsızlığa uygun düşer; ve ikinci olarak, bazı patolojik ihtiyaçları doyuran bir şey olarak nesnede sahip olabileceğim ya da ona sahip olma arzusundan kaynaklanan herhangi bir ilginin mevcut olmayışında bulunur. Güzel bu ilgilerden özgürdür. Bu, bu ilgilerin de mevcut olabileceği anlamına gelmez; onlar estetik yargının temelini biçimlendirmez.
Reklam
Sezgi, bedenin bir duruma otomatik olarak verdiği tepkiyi işaretler; sadece şimdiki ana ait durumun sonuçlarını değil, geleceğe ilişkin senaryoların mümkün sonuçlarını da hesaba katar. Bu durumda, kişi gelecekte kazanacağı bir ödülü göz önünde bulundurarak, şu andaki hazzını feda edebilir. Damasio, bir annenin çocuğu için kendini feda etme davranışının arkasında yalnızca çocuğunun hayatını kurtarma güdüsünün değil, gelecekte çocuğunu kaybetme durumunda yaşayacağı acı ve utancı engelleme güdüsünün bulunduğunu söyler. Bahsedilen Somatik işaretleyiciler, yapılmakta olan anlık tercihlerin mümkün gelecek sonuçlarının tahmin edilmesini veya içsel olarak temsil edilmesini tetikler; bu temsiller, bireyin oluşturmuş olduğu ödül ve cezayla ilgili bağlantılara göre yapılır. Beyindeki ödül mekanizmaları çocukluk ve ergenlik sırasında gelişerek, farklı bireylerde haz ve acıların deneyimlerle ilişkilendirilmesinde rol oynar. Beynin bilinçli karar verme bölgesi, prefrontal korteks, beynin diğer bölgelerinde kurulan çeşitli bağlantılara dayanarak karar verir. Bu bağlantılara, her insanda farklı yoğunluklarla deneyimlenen duygular eşlik eder. Bu nedenle, bireyler benzer beyin mekanizmaları ve nörolojik yapılara sahip olsalar da, farklı zevklere ve farklı “sezgi”lere sahip olabilirler.
Nasıl zulüm travma içinde tekrar edilirse, etik öznenin benliği de benzer bir tekrar hareketiyle yapılanır. Kendini feda ederek Başkası’nın yerine geçmek, yer değiştirmede öznenin rehine oluşu tekrarlandığı halde zulümden kurtulmak anlamına gelir. Özne, onu felç eden travması sonucunda bir altta yatan taşıyıcı (subjectum) haline gelir; dünyanın sorumluluğunu taşır fakat varoluşun ağırlığı derisinin altında Başkası’nı (ötekini) hissetmekten kaynaklanır. Bu sonsuz sorumluluk duygusu, yaşanmış her şeyi önceler ve egodan bile daha eskidir. Özne ve Başkası arasındaki tutsak edici ilişki, özgürlüğü önceler, çünkü insani dünyanın kuruluşu özneler arası ilişkinin bir sonucudur.
Kendini yeniden değerlendirme ve duygularını denetleyebilme yeteneklerinin strese karşı dayanıklılıkta rol oynadığı ve bu yeteneklerin gelişiminin de çocuğun erken dönem ilişkilerine, önceki bölümde anlatıldığı gibi, özellikle de annesiyle ilişkisine dayandığı düşünülmektedir.
20 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.