Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Maurice Merleau-Ponty

Cogito - Sayı 88

Cogito Dergisi

En Beğenilen Cogito - Sayı 88 Gönderileri

En Beğenilen Cogito - Sayı 88 kitaplarını, en beğenilen Cogito - Sayı 88 sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Cogito - Sayı 88 yazarlarını, en beğenilen Cogito - Sayı 88 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kayıp Zamanın İzinde
Kıpırdayamayacak kadar uyuşmuş olan bedenim, yorgunluğunun aldığı şekilden yola çıkarak uzuvlarının konumunu saptamaya çalışır, buna göre, duvarın yönü nü, eşyaların yerlerini anlamaya, içinde bulunduğu odayı yeniden oluşturmaya. isimlendirmeye çabalardı.
Didem Nur GüngörenKitabı okudu
Fransız filozof Proust romanındaki söz sorunu'nuna da dik kat kesilmiş gibidir: Yaşamın anlatılması problemi. Yaşanan neden ve nasıl anlatılır, dile nasıl ve ne amaçla taşınır; bunlar Proust anlatıcısının neredeyse çocukluğundan beri içinde taşıdığı ve yanıt aradığı sorulardır; ve bu sorularla geçen ve sonunda-yaşamından hareketle-bir çözüm ürettiği yaşamını "yazdığı" bu roman yani Kayıp Zaman'ın İzinde ise, bu problemin çözümüdür! Merleau Ponty de Proust'u tam bu açıdan örnekler: "Hiç kimse bir kısır döngü olan söz mucizesini Proust'tan daha iyi anlatmamıştır: Konuşmak ya da yazmak, bir deneyimi tercüme etmektir; ama öyle ki bu deneyim yalnızca tetiklediği söz sayesinde metin haline gelebilir. "
Didem Nur GüngörenKitabı okudu
Reklam
Filozof dünyayı, başkasını ve kendi kendisini düşünmeyi, onların rabıtalarını kavramayı dener. Fakat akıl yürüten Ego, “tarafsız izleyici” (uninteressierter Zuschauer)²⁶ ,önceden verilmiş bir akılsallığa katılmaz, varlıkta güvencesi olmayan bir girişimle bu akılsallığı ve “kendi kendini kurar”.²⁷ ²⁶ VI. Méditation Cartesienne (yayınlanmamış). [Uninteressierter Zuschauer: sözcük anlamıyla “ilgisiz seyirsi”, “tarafsız seyirci”.] ²⁷ VI Meditation Cartesienne (yayınlanmamış).
Algıda aydınlatmaya çalıştığımız şey hem algının içgüdüsel altyapısı hem de idrağın uygulamasıyla kendisinde hasıl olan üstyapıdır. Cassier’nin de söylediği gibi deneycilik algının üst yapısını ortadan kaldırdığında bir anlamda onun altyapısını da bozmuştur: İzlenim böylece içgüdüsel ve duygusal anlamdan olduğu gibi ideal imlemeden de yoksun kalır. Şunu ekleyebiliriz ki algının altyapısını görmezden gelip, onu hemen bir bilgi olarak ele alarak eksistansiyal temelini unutmak algının üstyapısını bozar çünkü böyle bir bakış açısı algının şu nihai momentine sahip olduğunu sanıp onu gözden kaçırır: Hakiki ve kesin bir dünyanın ortaya çıkışı. Refleksiyon, fenomenin yaşamsal ayrılmazlığını ve akılcı eğilimini aydınlattığı takdirde fenomenin merkezini bulduğuna emin olabilir. ¹⁴ Dolayısıyla Algının Fenomenolojisi deneyciliğin ve entelektüalizmin ötesinde bir fenomenoloji ortaya koyma fikriyle yola çıkar. Deneyci yaklaşımlar duyumu öznel bir gerçekliğe veya bir bilinç haline dönüştürmek durumunda kalmışlardır. Berkeley’in ünlü sözü esse est percipi ¹⁵ de tam olarak buna işaret eder:Algılananın varlık anlamı algı eylemine denk düşer. Esse est percipi aslında zıt gibi görünen iki argümanı birleştirir: Bir yandan, dolaysız olarak algıladıklarımız reel şeylerdir, diğer yandan, dolaysız olarak algılanan şeyler ancak zihinde varolan zihin halleridir. Fakat her ikisinin de ortak noktası duyumları algısal deneyimimizin temeline yerleştirmesidir. ¹⁴ Phénoménologie de la Perception, age., s. 65. ¹⁵ G. Berkeley, Trois dialogues entre Hylas et Philonous , Fr. çev. Michel Ambacher, Paris, Aubier, 1970.
Sayfa 70 - Emre Şan, Algıya Göre DüşünmekKitabı okudu
"Nörolojinin, deneysel psikolojinin (özellikle psikopatolojinin) ve felsefenin bu günkü durumunda, algı sorununu özellikle de kendi bedeninin algısı sorununu yeniden ele almak bana faydalı göründü. Eleştirel felsefeden esinlenen bir öğreti, algıyı uzamsal olmayan verilerin (“duyumların”) birbirleri ile ilişkilendirildiği ve nesnel bir evren kuracak şeklilde açıklandığı entelektüel bir işlem olarak ele alır. Bu şekilde ele alındığında algı eksik bir bilim gibidir, dolaylı bir işlemdir." ² ² M. Merleau-Ponty, Algının Önceliği, Fr. çev. Yusuf Yıldırım, İstanbul, Kabalcı, 2006, s. 11
Sayfa 64 - Emre Şan, Algıya Göre DüşünmekKitabı okudu
Ekofenomenoloji doğaya dair en eski ve en derinlikli iki bakışı yeniden canlandırdı. İlki, Heraklitos’un meşhur fragmanında belirtilen “doğa gizlenmeyi sever” anlayışıdır.
Reklam
1952 tarihli "Dolaylı Dil ve Sessizliğin Sesleri" adlı makalesinde "yazar,kendisinde bile, yazısıyla yüzleştirebileceği bir metne sahip değildir" diye yazar.
24 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.