Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Maurice Merleau-Ponty

Cogito - Sayı 88

Cogito Dergisi

Cogito - Sayı 88 Gönderileri

Cogito - Sayı 88 kitaplarını, Cogito - Sayı 88 sözleri ve alıntılarını, Cogito - Sayı 88 yazarlarını, Cogito - Sayı 88 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Edebiyat, insanın tüm sosyal yaşamı ve tarihi yaşamına odaklanan bir külliyata yerleştirilmişti ve bizim amacımız bu külliyatın şifrelerini çözmek, görünüşte küçük bir filminki kadar bile önemi olmayan bir tezahürün ne anlama geldiğini anlamaktı. Dolayısıyla söz konusu olan şey, bu külliyatı anın sosyal bütününe yerleştirerek gizemini çözmekti.
İnsan dünyayı düşünmeden önce onda ikamet eden, algılayan bir organizmadır.
Reklam
1952 tarihli "Dolaylı Dil ve Sessizliğin Sesleri" adlı makalesinde "yazar,kendisinde bile, yazısıyla yüzleştirebileceği bir metne sahip değildir" diye yazar.
Fransız filozof Proust romanındaki söz sorunu'nuna da dik kat kesilmiş gibidir: Yaşamın anlatılması problemi. Yaşanan neden ve nasıl anlatılır, dile nasıl ve ne amaçla taşınır; bunlar Proust anlatıcısının neredeyse çocukluğundan beri içinde taşıdığı ve yanıt aradığı sorulardır; ve bu sorularla geçen ve sonunda-yaşamından hareketle-bir çözüm ürettiği yaşamını "yazdığı" bu roman yani Kayıp Zaman'ın İzinde ise, bu problemin çözümüdür! Merleau Ponty de Proust'u tam bu açıdan örnekler: "Hiç kimse bir kısır döngü olan söz mucizesini Proust'tan daha iyi anlatmamıştır: Konuşmak ya da yazmak, bir deneyimi tercüme etmektir; ama öyle ki bu deneyim yalnızca tetiklediği söz sayesinde metin haline gelebilir. "
Didem Nur GüngörenKitabı okudu
Kayıp Zamanın İzinde
Kıpırdayamayacak kadar uyuşmuş olan bedenim, yorgunluğunun aldığı şekilden yola çıkarak uzuvlarının konumunu saptamaya çalışır, buna göre, duvarın yönü nü, eşyaların yerlerini anlamaya, içinde bulunduğu odayı yeniden oluşturmaya. isimlendirmeye çabalardı.
Didem Nur GüngörenKitabı okudu
Her iki düşünür için de insanın dünyada varoluşu alışkanlığa bağlıdır. Alışkanlık "Merleau-Ponty'nin söylediği şekliyle "meçhul" [ananymous] ve Dewey için daima sessiz ve burada olandır". Dewey için alışkanlık bilinçdışı ya da bilinçaltıdır. Merleau-Ponty'nin kullandığı meçhul kavramı alışkanlığın nesnellik öncesi oluşuna dikkat çeker. Dewey gibi, Merleau-Ponty için de yönelimsellik bilişsel elementler içermez. Bu noktada, her iki düşünür için de deneyim önceliği ve deneyimin oluşu munda dolayımsız hisler ve algı ve dolayısıyla düşünüm-öncesi alışkanlık ve yönelimsellik arasında ortaklık görmek olanaklıdır. Bu nosyonlara dair ortak lik deneyimin nesnellik öncesi oluşunun kabulünde devam eder. Dewey için deneyimde "dolayımsız olan çözümleme-öncesidir ya da Merleau-Ponty'nin söylediği şekliyle "düşünüm öncesidir".Deneyim eyleminin ve bilincin, düşünüm-öncesi varlığının ifadesi her iki düşünür için de temeldir.
Aysun AydınKitabı okudu
Reklam
Felsefi öz-bilinç, bilimin nesneleştirme çabalarını boşa çıkarmaz: Bu çabayı insani bir düzeyde sürdürür çünkü bilir ki, düşünce nihayetinde nesneleştirmektir: Bu düzeyde bir nesneleştirmeyi görmezden gelmenin imkansızlığının farkındadır ve birlikte-varoluşun en temelindeki bağlantıyı idrak etmemizi sağlar. Bilimsel bilgi ile, sürekli onun arkasını toplayan metafizik bilgi arasında bir rekabetten söz etmek imkansızdır. Felsefe olmadan, bilim ne konuştuğunu bilmez. Aynı şekilde, fenomenlerin yöntemli bir araştırması olmadan felsefe, formel hakikatlerden, yani hatalardan ibaret olurdu. Metafizik yapmak ne kendimizi her şeyden soyutladığımız bir bilgi dünyasına girmek ne de söz ettiğimiz gibi steril formülleri tekrar etmektir; metafizik yapmak, doğrudan kendi içindeki paradoksları test etmek, insanin oznelerarasılığının düzensiz işleyişini devamlı elden geçirmek, bilimin ele al diği fenomenlerin kendine özgü aşkınlığını ve tuhaflığını kendilerine geri fade edinceye kadar üzerlerinde düşünmeye çabalamaktır. Metodolojinin ortaya koyduğu tümeyarımın kelimenin tam manasıyla temelsiz olduğu ve düşüncenin, üstü kapalı bir biçimde en saf kanıtlarımızı oluşturan deneyim dizilerini yanında taşıdığı anlaşıldığında, şüphesiz, düşünüş ile tümevarım arasındaki klasik ayrımı gözden geçirmemiz ve kendimize, gerçekten de yalnızca iki tür bilmenin mi, yoksa açıklık ve tecrübesizliğin farklı düzeyleriyle beraber bir tür bilmenin mi olup olmadığını sormak zorundayız.
İnsandaki metafizikKitabı okudu
İnsan bilimleri, halihazırda görüldüğü üzere, insanın doğal tutumdayken unuttuğu varlığım bir boyutunu ve bilginin bir tarzini, belirli yapılarla ve o yapıların kavranmasıyla birlikte yeniden bulmamızı sağlamaları bakımından metafizik veya doğa üstüdürler. Düşüncelerimizin içinde süzüldüğü, her bir parçasını, nesnel doğasını değiştirmeye gerek duymadan irademizde bulabildi ğimiz bir dünyanın ve bir zamanın mevcudiyetine inanmak bizim için doğaldır. Bilim, başlangıcında bu inamışı ele almış ve düzenlemiştir. Zira bilim, her zaman bütün bakış açılarının kendisinde toplandığı ve benzer şekilde bütün perspektiflerin geometraline sahip mutlak bir gözlemciyi varsayar. Fakat insan bilimleri (diğerlerinden söz etme gereği bile duymuyorum), insanın insana dair bilgisinin kaçınılmaz bir biçimde salt gözlem olmaktan ziyade, herkesin elinden geldiğince, başkalarının edimlerini, kendisinin olmayan bir deneyimin muğlak işaretlerini yeniden yaşayarak etkinleştirdiği ve üzerinde çok da du şünmeden, adeta usta bir piyanistin bilmediği bir besteyi yorumlaması gibi, hepsini bir araya getirdiği bir yapı tahsis eder- türlerin a priori'si, dil-altı şema veya bir medeniyetin ruhu gibi: Bunu, her hareketin veya her işlemin sebebinin ne olduğunu kendisi de tam bilmeden, kullanmakta olduğu bilgi tortuların bilinç düzeyine taşımadan yapar.
İnsandaki metafizikKitabı okudu
Ekofenomenoloji doğaya dair en eski ve en derinlikli iki bakışı yeniden canlandırdı. İlki, Heraklitos’un meşhur fragmanında belirtilen “doğa gizlenmeyi sever” anlayışıdır.
Filozof dünyayı, başkasını ve kendi kendisini düşünmeyi, onların rabıtalarını kavramayı dener. Fakat akıl yürüten Ego, “tarafsız izleyici” (uninteressierter Zuschauer)²⁶ ,önceden verilmiş bir akılsallığa katılmaz, varlıkta güvencesi olmayan bir girişimle bu akılsallığı ve “kendi kendini kurar”.²⁷ ²⁶ VI. Méditation Cartesienne (yayınlanmamış). [Uninteressierter Zuschauer: sözcük anlamıyla “ilgisiz seyirsi”, “tarafsız seyirci”.] ²⁷ VI Meditation Cartesienne (yayınlanmamış).
24 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.