Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Maurice Merleau-Ponty

Cogito - Sayı 88

Cogito Dergisi

En Eski Cogito - Sayı 88 Gönderileri

En Eski Cogito - Sayı 88 kitaplarını, en eski Cogito - Sayı 88 sözleri ve alıntılarını, en eski Cogito - Sayı 88 yazarlarını, en eski Cogito - Sayı 88 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsan varoluşunun özü muğlaklıktır, düşündüğümüz ve yaşadığımız her şey birden fazla anlama sahiptir.
Henüz var olmayan ve sadece kendisinin gerçekleştirebileceği, sonra da ışığıyla aydınlatabileceği bir şeyle karşı karşıya zihnim.
Reklam
Asıl felsefe, dünyayı görmeyi yeniden öğrenmektir; bu anlamda anlatılan bir öykü, bir felsefe risalesi kadar 'derinlikle' dünyayı anlamlandırabilir.
Augustinus'un zamanla ilgili söyledikleri, dünya için de söylenmelidir, dünyanın ne olduğunu birbirimize açıklayamayız, ancak o hepimiz için tanıdıktır.
"Nörolojinin, deneysel psikolojinin (özellikle psikopatolojinin) ve felsefenin bu günkü durumunda, algı sorununu özellikle de kendi bedeninin algısı sorununu yeniden ele almak bana faydalı göründü. Eleştirel felsefeden esinlenen bir öğreti, algıyı uzamsal olmayan verilerin (“duyumların”) birbirleri ile ilişkilendirildiği ve nesnel bir evren kuracak şeklilde açıklandığı entelektüel bir işlem olarak ele alır. Bu şekilde ele alındığında algı eksik bir bilim gibidir, dolaylı bir işlemdir." ² ² M. Merleau-Ponty, Algının Önceliği, Fr. çev. Yusuf Yıldırım, İstanbul, Kabalcı, 2006, s. 11
Sayfa 64 - Emre Şan, Algıya Göre DüşünmekKitabı okudu
Algıda aydınlatmaya çalıştığımız şey hem algının içgüdüsel altyapısı hem de idrağın uygulamasıyla kendisinde hasıl olan üstyapıdır. Cassier’nin de söylediği gibi deneycilik algının üst yapısını ortadan kaldırdığında bir anlamda onun altyapısını da bozmuştur: İzlenim böylece içgüdüsel ve duygusal anlamdan olduğu gibi ideal imlemeden de yoksun kalır. Şunu ekleyebiliriz ki algının altyapısını görmezden gelip, onu hemen bir bilgi olarak ele alarak eksistansiyal temelini unutmak algının üstyapısını bozar çünkü böyle bir bakış açısı algının şu nihai momentine sahip olduğunu sanıp onu gözden kaçırır: Hakiki ve kesin bir dünyanın ortaya çıkışı. Refleksiyon, fenomenin yaşamsal ayrılmazlığını ve akılcı eğilimini aydınlattığı takdirde fenomenin merkezini bulduğuna emin olabilir. ¹⁴ Dolayısıyla Algının Fenomenolojisi deneyciliğin ve entelektüalizmin ötesinde bir fenomenoloji ortaya koyma fikriyle yola çıkar. Deneyci yaklaşımlar duyumu öznel bir gerçekliğe veya bir bilinç haline dönüştürmek durumunda kalmışlardır. Berkeley’in ünlü sözü esse est percipi ¹⁵ de tam olarak buna işaret eder:Algılananın varlık anlamı algı eylemine denk düşer. Esse est percipi aslında zıt gibi görünen iki argümanı birleştirir: Bir yandan, dolaysız olarak algıladıklarımız reel şeylerdir, diğer yandan, dolaysız olarak algılanan şeyler ancak zihinde varolan zihin halleridir. Fakat her ikisinin de ortak noktası duyumları algısal deneyimimizin temeline yerleştirmesidir. ¹⁴ Phénoménologie de la Perception, age., s. 65. ¹⁵ G. Berkeley, Trois dialogues entre Hylas et Philonous , Fr. çev. Michel Ambacher, Paris, Aubier, 1970.
Sayfa 70 - Emre Şan, Algıya Göre DüşünmekKitabı okudu
Reklam
Ben, “psişizmimi” veya bedenimi belirleyen birçok nedenselliğin sonucu veya kesişme yeri değilim; kendimi dünyanın bir parçası, biyolojinin, psikolojinin ve sosyolojinin basit nesnesi olarak düşünemediğim gibi, bilim dünyasının örtüsü altına da saklanamam. Dünyaya dair bildiğim her şeyi, bilim sayesinde bile olsa, kendi görüşümden itibaren veya kendisi olmaksızın bilimin sembollerinin işe yaramaya-cağı bir dünya deneyiminden itibaren bilirim.
Bilim, algılanan bu dünyanın belirlenmesi ya da açıklanmasıdır: Ben, zooloji, toplumsal anatomi veya tümevarımsal psikolojinin, doğanın veya tarihin ürünleri olarak düşündüğü şekliyle ne bir “yaşayan varlık”, ne bir “insan” ne de bir “bilinç” olabilirim.
Filozof dünyayı, başkasını ve kendi kendisini düşünmeyi, onların rabıtalarını kavramayı dener. Fakat akıl yürüten Ego, “tarafsız izleyici” (uninteressierter Zuschauer)²⁶ ,önceden verilmiş bir akılsallığa katılmaz, varlıkta güvencesi olmayan bir girişimle bu akılsallığı ve “kendi kendini kurar”.²⁷ ²⁶ VI. Méditation Cartesienne (yayınlanmamış). [Uninteressierter Zuschauer: sözcük anlamıyla “ilgisiz seyirsi”, “tarafsız seyirci”.] ²⁷ VI Meditation Cartesienne (yayınlanmamış).
Ekofenomenoloji doğaya dair en eski ve en derinlikli iki bakışı yeniden canlandırdı. İlki, Heraklitos’un meşhur fragmanında belirtilen “doğa gizlenmeyi sever” anlayışıdır.
24 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.