Genel bir çerçevede filozofların misyonu, egemen sınıflara akıl hocalığı yapmak, eşitsizlik, sömürü, baskı ve zulüm üzerine kurulu egemenlik sistemini meşrulaştırmaktı...
Seçimler seyirciyi aldatmaya yarayan tam bir sirk oyunu, siyasi partiler tek kişi şirketine benziyor, medya da artık medya olmaktan çıkmış, oligarşinin bir parçası, iktidarın bir baskı ve yıldırma aracına dönüşmüş durumda.
Bir teknoloji hayranlığı, bir teknoloji güzellemesidir giriyor... O kadar ki, “modern teknoloji” burjuva uygarlığının amentüsü haline gelmiş bulunuyor.
Artık bilim, kültür ve sanat “özelleştirilmiş”, metalaştırılmış bulunuyor. Üniversiteler, şirketler nasıl daha çok kâr edebilir sorusuyla ilgileniyorlar. Şimdilerde “özelleştirme furyasıyla” da birer kapitalist işletmeye dönüşmekteler...
Kapitalizm ve devlet bir ve aynı şeydir. Biri olmadan diğeri var olamaz. Ve bu ikili var olmaya devam ettikçe de ezilenlerin, sömürülenlerin kaderinde kayda değer, kalıcı bir iyileşme asla mümkün değildir.
Marx, Feuerbach üzerine tezlerin on birincisinde: “Filozoflar bugüne kadar farklı şekillerde dünyayı yorumlamakla yetindiler, oysa önemli olan onu değiştirmektir” demişti.